Ajans Bakırçay
2020-03-21 12:47:43

Üç Arkadaş ve Muhterem Nur

Atilla Köprülüoğlu

atillakopruluoglu@gmail.com 21 Mart 2020, 12:47

Çocuktum, Mezarlıkbaşı’nda

Lâle Sineması vardı, yerli film oynatırdı.

Muhterem Nur’u "Muhterem Nur" yapan

film "Üç Arkadaş"ı Lâle’de seyretmiştim.

Duygusal içerikli filmde gözlerimin

yaşlandığını hayâl meyâl anımsarım.

Niyetçi Murat

(Fikret Hakan),

Şipşakçı Artin

(Salih Tozan),

Ayakkabı boyacısı Mıstık(Semih Sezerli), "Üç Arkadaş"tı...

Muhterem Nur ise görme engelli "Gül"dü!

Gözlerini bir yangında kaybetmiş, üvey anne

eziyetine dayanamayınca evden kaçmış,

sokaklarda yaşarken, yoksul "Üç Arkadaş"la

karşılaşmış, yaşamı değişmişti bu dürüst,

zarif yüreklilerle...

Mükemmel dostluk örneği yaşanıyordu aralarında.

"Ne de olsa aynı yerde değil aynı gökteydiler"

şairin dediği gibi!

Filmin unutulmaz repliği Gül’dendi;

"Bu dünyada

iyi insanlar da varmış. İyilik yeryüzünden

silinmemiş.

Artık karanlıktan kurtulmak,

sizleri görebilmek için görmek istiyorum."

Ameliyat parası bulunur yasadışı bir şekilde(!)

Murat ve Mıstık cezaevine girer,

Gül’ün gözleri açılır. Sonra yollar ayrılır,

Gül, "Gülperi" ismiyle

ünlü bir şarkıcı olur.

Ve bir gün afişini gören "Üç Arkadaş"la

gazino çıkışı karşılaşır.

Finalde ise kol kola yürümeleri efsanedir.

****

Melodramatik anlatı/komedi birarada sinemamızın

en başarılı "insana dokunan" dönem filmlerindendi

"Üç Arkadaş"...

Muhterem Nur adı geçince hemen bu filmi hatırlarım.

"Dostluk-özveri-dayanışma-iyilik"

demekti kısaca "Üç Arkadaş"...

İflas etmiş dünyada en geçerli para biriminin

kendin gibi insanlarla paylaştığı duygular

olduğunu söylemişti ya Şilili Neruda.

İşte Muhterem Nur’lu "Üç Arkadaş" da

dostlukta, arkadaşlıkta "güneş, akarsu" gibi olanların,

yüreğini verenlerin öyküsüydü!

Muhterem Nur,

"Üç Arkadaş"la popülerdi.

Artık sahnede şarkı söylüyor, dans ediyordu.

Aşık olduğu erkekler, kalbinde yaralar açıp

terkediyordu.

Ayakta kalmaya çalışırken hep ağlıyordu, ağlatıyordu da!

Yaşamını,

Gülşen İşeri yıllar sonra "Ömrümce

Ağladım"da kitaplaştırıyordu;

"Ömrünce ağlayan bir kadının gözyaşları

nereye dökülür?

Solgun bir isyanın kalbine!

Hayatın filmlere, filmlerin de hayatlara

benzediği zamanlardı.

Siyah önlüklü bir kız yoksul mahallesinin çitlerini

aşarak neon ışıklarıyla boyanmış Yeşilçam’a vardı.

Artık acılarla dolu bir hayatı hem yaşayacak hem oynayacaktı.

En çok o ağlayacak, en çok o ağlatacaktı.

Kırmızı panjurlu evlere değil, savaşın,

yurtsuzluğun, yetimliğin, yoksulluğun açtığı

yaralarla var olan, ayakta kalan kadınlara inanacaktı.

Adı Muhterem Nur’du…

Sonra birlikte kanayacağı bir yürek arayacaktı.

Bulacaktı da.

İki yalnızı, iki köksüzü, iki öksüzü birleştirecekti hayat.

Annesi gözleri önünde öldürülmüş bir çocuğun sığınağı olacaktı Muhterem.

Otel odalarından koparıp aldığı bu hayatı ömrünün sonuna kadar koruyacaktı.

Aşk koyacaktı adını, hiç tatmadığı aşk.

O yüreğin adı;

Müslüm Gürses’ti!.."

Birbirlerinin kalbine değecekler, yaralarını saracaklardı

Gürses'in 7 yıl önce ölümüne kadar!..

Kuşakları etkileyen

"Üç Arkadaş",

Muhterem Nur ve Müslüm Gürses!

Üç unutulmaz!..

Bize;

"Hayatta öyle insanlarla birlikte olmalısın

ki; onlar için ‘iyi mi’ diye sormadan ‘iyi ki var’

diyebilelim.",

"Dostluk, arkadaşlık; birbirine inanmak" dedirtenlerdi!

O dostluk, arkadaşlık da;

1600 bilim dalının öğretildiği Oxford’ta insan soyuna

öğretilemeyen tek şeydi!

****

"Hiç ölmeyecekmiş gibi sanılan kişiler vardır.

Düşleyemezsiniz bile bir gün aramızdan -bir yıldız gibi-

kayarak sonsuzluğa gideceklerini."

Muhterem Nur da o yıldızlardan biriydi!

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.