Ajans Bakırçay

Murat Solmaz yazdı; Sanatçıların Soluk Aldığı Yer: "Küçükköy"

TURİZM

Küçükköy’e  gelenler  yöresel gıdalar ile Boşnak kültürünün tatlarını da tatmadan ayrılamıyor. Boşnak Böreği, Kuru Et, Mantı ve Trileçe, Küçükköy’de bulabileceğiniz lezzetler arasında yer alıyor...

Ayvalık’ın şirin kasabası Küçükköy, bölgemizin eşsiz güzelliklerini barındıran, mutlaka görülmesi gereken bir yer.

Gezi yazısı/haber: Murat Solmaz

Fotoğraflar: Yakup Şahin

Küçükköy ya da eski ismiyle Yeniçarahori, 1462 yılında Midilli Adası’nın fethi çalışmaları sırasında dönemin padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından üs olarak kullanılmıştı. Yeniçerilerin obaları buraya kurulduğundan adını buradan almaktadır Yeniçarahori.

1924 Nüfus Mübadelesi’ne kadar 400 haneli bir Rum köyü olarak hayat bulan Küçükköy, Mübadele’den sonra Balkanlar’dan göç alır. Karadağ ve Makedonya’dan gelen Boşnaklar, tekrar filizlendiriyor köyde hayatı.

Sarımsaklı Plajı’na yakınlığı, tarihi Rum evlerinin yanında Boşnak kültürünün yoğun yaşandığı Küçükköy sokaklarında dolaşırken Balkanlar’da bir kasabaya gitmiş kadar oluyorsunuz. Hem Boşnakça hem Türkçe dükkan isimleri bir birinden renkli ahşap tabelalara yazılmış. Kapıda sıcak bir ‘merhaba’ ile karşılandığınız dükkanlarda kendine özgü ürünleri bulmak mümkün.

Küçükköy’e gelenler yöresel gıdalar ile Boşnak kültürünün tatlarını da tatmadan ayrılamıyor. Boşnak Böreği, Kuru Et, Mantı ve Trileçe, Küçükköy’de bulabileceğiniz lezzetler arasında yer alıyor.

Yasmina Hanım’ın mekanında soluklandığımızda patlıcanlı, peynirli, kıymalı Boşnak Böreği’nin tadına bakıyoruz. Yaptığı mantıları anlatıyor bize ama sırrını vermiyor tabi. Boşnak mutfağının zenginliği Küçükköy’de bütün mekanlarda sanki tatlı bir rekabete dönüşmüş.

Bunun sebebini biraz araştırdığımızda Teferiç Şenlikleri’ni öğreniyoruz. Küçükköy’de her yıl Mayıs ayında düzenlene Teferiç Şenlikleri’nde kasabanın Boşnak yemekleri görücüye çıkıyor ve yemek yarışmaları düzenleniyormuş. Balkan müzikleri eşliğinde yemekler yeniyor ve bu kültür yaşatılmaya çalışılıyormuş.

Küçükköy’de bir de kent müzesi var. Küçükköy’ün hafızasını barındıran bu müze Ayvalık Belediyesi tarafından hazırlanmış ve yöre halkı da evlerindeki anılarla dolu eşyaları müzeye bağışlamış. Müzeyi gezerken geçmişten günümüze bir bağ kuruyor ve Küçükköy’ü yakından tanıyorsunuz.

Boşnak Köyü kimliği ile tanınan Küçükköy, son yıllarda çeşitli dallarda eserler sunan değerli sanatçıların da ilgi odağı haline geldi. Türkiye’nin farklı yerlerinden gelen sanatçılar burada atölyeler kurmaya, galeriler açmaya başlamış. Şu anda daha çok bir sanat köyü olarak öne çıksa da hedefler arasında aynı zamanda bir bilim köyü olmak da var.

Küçükköy’de bizi karşılayan bir çok sanat evi ve galeri var. Hemen hemen her sokakta yer alan sanat evleri sayesinde Küçükköy, daha da entelektüel bir kazanım elde etmiş. Küçükköy’e yerleşerek, Sanat Köyü Projesi’ni ilk defa dillendiren Uğur Çalışkan ile tanıştık. Artura Sanat Galerisi’nde bizleri konuk eden Uğur Çalışkan gazetemize şunları söyledi; ‘Küçükköy kendine özgü yapısıyla ve kökeni Ortaçağ’a uzanan kökleriyle çok beğendiğim bir yer. Bir çok Avrupa ülkesinde de sanatçılar Ortaçağ kentlerini seçerler, doğal yapısını koruyarak o yerleşimleri sanat köyüne dönüştürürler. Bende bu çerçevede 2013 yılında Küçükköy’de bir ev alarak bu düşüncemi hayata soktum. Bir grup sanatçı arkadaşıma da önerdim. Bugün Küçükköy’de 8 Sanat Galerisi, 15 Sanat Evi ve 2 Müze var. Ayrıca Sabancı Üniversitesi’nin açmış olduğu Yaratıcı Teknolojiler Atölyesi Küçükköy için büyük bir kazanım. 1000 kişilik bir etkinlik alanı oluşturuldu. Burada Jaz Festivalleri düzenlenecek.’

Gezimize yeni yeni açılmakta olan bir sanat evinde ara verdik. Bizi ağırlayan Asuman Varol, İstanbullu bir ressam. Daha önce Dikili’de de 25 yıl yaşamış olan Asuman Hanım, çalışmalarını ve atölyesini bize tanıtırken bize hiç yabancı gelmeyen bir eserle karşılaştık. Dikili’de uzun yıllar at arabaları yapan ve onları süsleyen Tevfik Gülcüler ustamızın ellerinde hayat bulmuş bir sandıktı bu. Yıllar önce Tevfik usta, Asuman Varol’a hediye etmiş bu güzel eseri.

Sohbetimiz sırasında Asuman Varol bizlere şu düşüncelerini aktardı; ‘ Ben daha önceleri yağlı boya çalışmaları yapıyordum. Uzun bir süredir de akrilik çalışıyorum. Resimlerimi sosyal gerçekçilik başlığında tanımlıyorum. Şimdilerde olguları soyutlaştırarak tuvalime yansıtıyorum. İstanbul’da geçti hayatım, orda eğitim aldım, çalışmalarıma orda başladım. 25 yıl kadar da Dikili’de yaşadım. Ancak Dikili giderek şehirleşti, kendi öz kimliğini kaybetti. Ben de Küçükköy’de sanatçı arkadaşlarımın davetini kırmadım. Burayı çok sevdim ve burada yaşıyor, çalışmalarımı sürdürüyorum.’

Asuman Varol gezimiz sırasında bizi öyle sıcak kanlı insanlarla tanıştırdı ki zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Vitray Atölyem Sanat Evi’ne konuk olduk. Vitray sanatçısı Emine Tüysüz’ün açtığı bu atölye de bizi Mustafa ve Gülay Ateş çifti karşıladı. Keyifli bir sohbet ortamı oluştu. Emine Tüysüz, Sanat Köyü Projesini duyduğunda çok mutlu olmuş ve 5 yıl önce Küçükköy’e taşınma kararı almış. Aynı atölye de Mustafa Ateş ve Gülay Ateşle bir birinden değerli eserler üretmeye başlamışlar. Gülay Ateş hem çini sanatçısı hem de vitray çalışmalarıyla Emine Tüysüz’ün emektaşı. Mustafa Ateş ise başta darbuka olmak üzere vurmalı çalgılara renk katan çok yönlü bir sanatçı. İznik Mozaik ekolü ile darbukaları kendi tasarımlarıyla desenler işliyor ve bir çok yerden de sipariş alıyor. Misafir olduğumuz bu kısa süre de bizlere küçük bir resitalde sunmuş oldu.

Gezimizi tamamlarken arkamızda oldukça değerli sanatçıların yaşadığı ve özünü korumuş, değerlerine sahip çıkmış bir kasabayı tanıdığımızın mutluluğunu yaşıyorduk. Yaşadığımız coğrafya o kadar değerli yaşamlarla dolu ki tanımadan tanıtmadan durmak olmazdı.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.