Ajans Bakırçay
2023-02-19 13:52:10

'Takdiri ilahi' mi? yoksa 'Takdiri siyasi' mi?’

Hüseyin Öge

19 Şubat 2023, 13:52

"Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın ustaca kullandığı bir silahtır."

***

Depremler, doğal afetler, madenlerde ölümler; 'kader planı', 'fıtrat', 'takdiri ilahi' mi? yoksa rant, ihmal, tedbirsizlik, liyakatsizlik, beceriksizlik birleşimi 'takdiri siyasi' mi?

Türkiye’nin 10 ilinde yaşanan deprem felaketi hepimizi derinden üzdü. Hepimiz bu acıyı yüreğimizde hissettik.

Sabah televizyonlarımızı açtığımızda enkaz başında ağlayanları, ‘Yardım edin!’ çığlıkları atanları, elleriyle yakınlarını enkaz altından çıkarmak için çaba harcayanları gördükçe acımız ve üzüntümüz daha da arttı. Çünkü depremin üzerinde saatler geçmesine rağmen hiç kimsenin deprem alanlarına ulaşamadığı söyleniyordu. 10 ildeki yıkımlar göz önüne alındığında can kayıplarının çok fazla olacağı daha ilk saatlerde belli olmaya başlamıştı. Enkaz alanlarında gazeteciler, televizyon muhabirleri vardı ama yardım edecek arama kurtarma ekipleri yoktu. Yer bilimi uzmanları, "Deprem anında ilk 24 ile 48 saat çok önemlidir" uyarılarını yapmalarına rağmen enkaz alanlarına ulaşılamadığı, arama kurtarma ekiplerinin, kurtarma için gerekli iş makinelerinin ulaştırılmadığı depremzedeler tarafında iddia ediliyordu.

Deprem ve yer bilimi uzmanları Elazığ depremi yaşandığı dönemde, yani üç yıl önce üzerine basa basa Maraş’ta deprem olacağını nokta belirterek söylemişlerdi. Ama maalesef bilime inanmayanlar, rant peşinde koşanlar gerekli tedbirleri almadı, deprem için gerekli ön hazırlıklar yapılmadı. İnsanlarımız; uyarıları dikkate almayan, gerekli hazırlıkları yapmayan, imar afları çıkaran, fay hatlarına, tarım arazilerine yapılaşma izni verenler yüzünden can verdi. Bu yüzden acımızda, öfkemizde çok büyük!

Depremzedelerin depremin ilk iki gününde 'Devlet nerede? Ölüyoruz! Yardım edin!' çığlıklarını duyunca yüreklerimizdeki ateş daha da çoğaldı. Deprem alanlarına geç müdahale edildiği için arama kurtarma faaliyetleri devam etti. Enkaz altından günler geçmesine rağmen kurtulanları duydukça sevincimiz katlandı. Niye bu müdahaleler zamanında yapılmadı diye isyan ettik. Çünkü bizler vatandaş olarak devlete karşı vatandaşlık görevlerini yerine getiriyoruz. Çalışıyor, üretiyor, vergi veriyoruz. Ülke ekonomisine katma değer sağlıyoruz. Bu yüzden devletin de vatandaşlarına karşı yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekiyor. Devlet; bu tür afetler yaşanmadan önce gerekli tedbirleri almak ve afetlerin en az hasarla atlatılmasını sağlamak zorundadır. Ülkeyi yöneten Tek Adam İktidarı bunu yapmış mıdır? Hayır! Ülkeyi yönetenler sınıfta kalmıştır, enkazın altında kalmıştır.

1999 depreminden bugüne 'Deprem vergilerini' toplayan siyasi iktidar depreme hazırlık için ne yapmıştır? Deprem için gerekli; arama kurtarma uzmanları, arama kurtarma ekipmanları, kontenyr evler, çadırlar, sahra hastaneleri, gezici tuvaletler, ilk yardım malzemeleri, deprem olduğunda toplanma alanları, battaniye, yiyecek ve içecek stokları vb. yapılmış mıdır? Yapıldı ise ne kadar yapılmıştır? Bunlar acilen kamuoyuna açıklanmalıdır. Çünkü deprem için toplanan vergilerin 37 Milyar Dolar olduğu ekonomistlerce açıklanıyor. Bu toplanan 'Deprem Vergileri' nerede kullanıldı? Deprem için mi yoksa başka amaçlar için mi kullanıldı, siyasi iktidar bunu açıklamak zorundadır.

Depreme müdahale etmekte geç kalan siyasi iktidar, 'yağmaları, hırsızlıkları engelleyeceğiz' diyerek halkın çıkabilecek tepkisini engellemek için 10 ilde 3 ay süre için OHAL ilan etti. Deprem bölgesinde interneti zayıflatmak için bant daralttı. Halkın özveriyle topladığı yardımların deprem alanlarına ulaştırılmasını engelledi. Partilerin, sendikaların, Meslek odalarının yardımlarına el koyma yoluna gitti.

Depremler bir doğa olayıdır. Milyonlarca yıldan beri vardır ve bundan sonra da var olacaktır. Ama bilinen bir bilimsel gerçek vardır. Deprem öldürmez, rant, ihmal, beceriksizlik, demirden, betondan çalma, fay hatlarına, tarım arazilerine ev yapma, imar affı çıkarma anlayışı ölümlere neden olur.

Japonya yaşadığı depremlerden büyük dersler çıkardı. Şimdi orada 8, 8,5 hatta 9 şiddetindeki depremlerde insanların burnu dahi kanamıyor. 81 katlı binalar sağa sola yatıyor ama yıkılmıyor. Akıl, bilim ve teknoloji birleştiği için oralara 'Kader planı', 'Fıtrat', 'Takdiri ilahi' uğramıyor. Almanya’da madenlerde gerekli tedbirler alındığı için 50 yıldır maden kazalarında ölüm yaşanmıyor. K. Maraş’ın merkezinde bir bölgede depremde bütün binalar yıkılmasına rağmen iki binanın yıkılmadığı görüldü. Bu iki bina; bilimsel verilere göre yapılan İnşaat Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası binalarıydı.

Tek Adam İktidarı, kendi destekçileri dışında örgütlü hiçbir güç istemiyor. Muhalif kesimlerini susturmaya çalışıyor, örgütlü halk hareketinin gelişmesini engellemek istiyor, toplumun en dinamik kesimi olan gençlerin yurtlarını depremzedelere vereceğiz gerekçesiyle boşaltıyor, üniversiteleri uzaktan eğitime zorluyor. Üniversite öğrencileri alınan bu kara karşı çıkmalarına rağmen YÖK sağırları oynuyor. Öğrenciler ise haklarını aramada gayet kararlı olduklarını belirtiyorlar. Siyasi iktidar; bölgede toplanan yardımların üzerine çökerek, tarikatları devreye sokarak, enkaz altında kalmış olan gücünü ve prestijini toparlamaya çalışıyor. Ama mızrak çuvala sığmıyor. Halk, yaşanan gerçekleri bir bir görüyor.

20 yılı aşkın bir süredir ülkeyi yöneten siyasal iktidar, 'Bana bir yıl daha verin. Evlerinizi yapayım' demekten çekinmiyor. 20 yıldır yapılmayan ya da deprem bölgelerinde yapılıp, imar afları çıkarılınca çöken evler bir yılda yapılacakmış? İnsanın duyduklarına inanası gelmiyor.

Diyanet’in verdiği fetva ise akıllara durgunluktur. "Depremzede evlatlıkla evlenilir mi?" sorusuna "Evlat edilenle evlatlık arasında evlenme engeli yoktur"’ cevabı toplumda büyük tepkilere neden oldu. Bunun yanı sıra deprem bölgesinden bini aşkın çocuğun tarikat yurtlarına verildiği haberi üzerin muhalefet partileri TBMM’ne soru önergeleri verdi. Bu haberin doğru olup olmadığının araştırılmasını istedi.

Hayatın bize öğrettiği bir gerçek var. Örgütlü isen ayakta kalıyorsun. Dayanışma insanları yaşatıyor. Bu yüzden toplumun dayanışması hız kesmeden devam etmelidir. Dayanışma büyütülürken depremde sorumluluğu olan herkes; müteaahhitler, belediyeler, yapı denetim kurumları, siyasi iktidar ayrı ayrı hesap vermelidir. Şimdi siyaset konuşmanın tam zamanıdır. Halk siyasetin öznesi olmalı, insanın insanca yaşayacağı özgür, eşitlikçi, adaletli düzeni kurmalıdır.

Yaralarımızı birlikte saracağız, karanlığı hep birlikte aşacağız!

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.