Ajans Bakırçay

Ayvalık Kadın Oyunları Festivali’ne "Evin Kokusu" sindi

KÜLTÜR SANAT

Dünya’da ve Türkiye’de ilk ve tek kadın temalı Kadın Oyunları Festivali’nin üçüncü gününde, “Evin Kokusu” oyunu seyirciyle buluştu.

Ayvalık Belediyesi’nin ev sahipliğinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, Vural Sineması Nejat Uygur Sahnesi’nde sergilenen, Nagihan Gürkan’ın yazıp, yönettiği oyunda usta oyuncu Sıla Erkan tek kişilik performansıyla yürekleri fethetti.

Bernardo Alba’nın Ebi metninden yola çıkarak hazırlanan oyunun ardından Ayvalık Belediyesi Kültür İşleri Sorumlusu Erkan Cılak tarafından Sıla Erkan’a bir buket çiçek takdim edildi.

Haber: Suat Salgın

İstanbul’da Apartman Sahne’nin sahibi Yönetmen-Oyun Yazarı ve Oyuncu Sıla Erkan, oyun öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Pandemi sürecinde tiyatro sanatının çok ciddi güçlüklerin içine girdiğini belirten Erkan, “Bu süreçte tiyatro sahneleri belli bir sürede zaten kapalıydı. Açıldıktan sonra biz normal programımıza devam edemedik ama mesela ayda 10 oyun sahneliyorsak, 2 ya da 3 oyun sahneleyebilir hale geldik. O bizi biraz ayakta tuttu ama bunun dışında her tiyatro topluluğunun başına geldiği gibi borçlanma, borçları ödeyememe gibi aksaklıkları atlatabilmek için çabaladık. Ama bir yandan da biz, biraz okul gibiyiz. Atölyelerimiz de devam ediyor. Pandemi sürecinde birçok insanın yaptığı gibi fiziksel atölyeler üzerinden değil de Zomm Programı üzerinden gibi seçeneklerle yolumuza devam ettik.” dedi.

Tiyatro Dünya’sının içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklar nedeniyle çok zor durumda olduğunu kaydeden Sıla Erkan, “Hele ki ödeneksiz, bağımsız tiyatrolar tabiî ki çok zor durumda. Ama tiyatro, pandemi sürecinden önce de bilet fiyatlarını aşağıya çekmek, kapasitenin belli bir sayıya düşürülmesi gibi kısıtlamalara da gitmek zorunda kalmıştık. Aslında yapılacak bir iş değil ama biz sanatçılar için bir yandan da yapılacak en güzel iştir tiyatro…” ifadelerini kullandı.

“BİZ KADINLAR ÇOK CİDDİ BİR BASKI ALTINDAYIZ”

Kadına yönelik şiddet konusunda da değerlendirmelerde bulunan Erkan, “Her şeyden önce bir kadın olarak bakıldığında fiziksel şiddetin başlamasına gelene kadar kadın konusu önemsizleştiriliyor. Hatta kadın ve şiddet konusunu dile getirenler, saçmalıyormuş ve hatta haddini aşıyormuş gibi bir hale getiriliyor. Ama aslında şiddete baktığımızda zaten kabul edilebilecek bir şey değil elbette. Ama bunun dışında bizde oyunumuzda bu konuyu içten içe mevzu etmeye çalışıyoruz. Zaten biz kadınlar baskı altındayız. Hem de çok ciddi bir baskı altındayız. Bu durum; sabah uyandığımızdan, gece uyuduğumuza kadar devam eden bir şey… Bu bize hafif gelen, bizim idare ettiğimiz, ‘tamam öyle olsun’ dediğimiz, kendi pratiklerimizi geliştirdiğimiz bu ciddi baskı; bir süre sonra kadına yönelik hakareti, psikolojik baskıyı ve şiddeti de beraberinde getiriyor. Oysa kadın ya da erkek fark etmez bir insanın bedeni, O’na ait bir varlıktır. Ama birçok toplumda kadının da varlığı kabul edilemediği için ister onu bunu giysin, ister o lafı etsi ister öyle oturmasın da böyle otursun, dik durursam da problem haline geliyor, kamburlaşırsan da problem haline geliyor. Kadın sürekli; sanki ilgilenilmesi, sanki kendi kendine beceremez de, bizim yardımımızla ayakta durabilir gibi bir haline dönüştürülmek isteniliyor gibi bir durum var ortada. Şimdi bu arzu neticesinde, zaten sosyolojik anlamda da bu arzu var. Bunun dışında toplumu yönetenlerde de bu var. Bu durum sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde böyle bir durum var. Tabiî ki kadının varlığı kabul edilmediği sürece elbette ki bizim mevzu bile edemeyeceğimiz; ‘Onu giydi. Bunu çıkardı. Yok, onu söyledi. Yok, bunu yaptı’ gibi sürekli bir edepli hale getirilebilme durumu var. Bu durum kadın ya da erkek fark etmiyor. Genelde böyle bir çaba var. Kadın; ‘tayt mı giydi, eteğini mi giydi? Onu yaptı, bunu mu yaptı?’ bunu bir erkeğin üzerinde yapmıyorsak, elbette bir kadın üzerinde de yapmamamız gerekir. Kadının sadece kadın olarak var olması, sadece bir insan olarak var olmasını tahammül edemediğimizden midir, bilinmez. Bugün kadına şiddet konusunda ne yazık ki bu noktadayız. Bana göre sorun aslında tam da burada başlıyor” diye konuştu.

“YALNIZCA 8 MART DEĞİL, KADINLARI HER AN İÇİN HATIRLATMAK BİZİM GÖREVİMİZ”

Ayvalık’ta final etabı gerçekleşen Dünya’da bu yönde bir ilk olmaz özelliği taşıyan Kadın Oyunları Festivali içinde yer görev almaktan büyük gurur duyduğunu söyleyen Erkan, şunları söyledi;

“Bende bunu hissettiğim için iyi ki buradayım. Bu yüzden son derece hoşnutum. Çünkü salondaki izleyici koltuklarına da fotoğrafları yapıştırılan şiddet sonucunda hayattan koparılan kadınlarla benim aramda herhangi bir fark yok ki. Ortada ‘Bu kadınlar, şöyle oldukları için katledildiler’ diye bir durum yok. Yani neredeyse şansına yaşar hale geldik. Bu yüzden de bana göre bu festival çok geç kalınmış bir organizasyon. Kendime de bu anlamda kızıyorum. Benim de bir tiyatro sahnem var ve benim de böylesi bir organizasyon aklıma gelebilirdi. Şöyle bir şey vardır; ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü ama 9 Mart’tan itibaren önümüzdeki 7 Mart’a kadar da Dünya Erkekler Günüdür’ şeklinde bir espri vardır. Aslında bu çok doğrudur. Yalnızca 8 Mart değil, kadınları her an için hatırlatmak bizim görevimiz galiba. Tiyatro söz konusu olduğunda, rol kişilerine baktığınızda tarihten bu yana ağırlıklı olarak erkeklerde var. Tabi çağdaş oyunlarda da bu var. Dolayısıyla belki de dursun artık erkek rol kişileri mümkünse. Biraz da kadınlara bakalım. Kadınların hikâyelerine bakalım. Onların ağzından dinleyelim. Ne giydiklerine bakmayalım. Neyi anlattıklarına ve neyi dert ettiklerine bakalım” 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.