Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) 15 Ağustos Cuma hutbesinin başlığını ‘Kul Hakkı Ateşten Gömlektir’ olarak belirlerken de örneklemiş bu başlığı “…Arazi sınırlarını ihlal ederek başkasının mülkünü gasp etmek, asılsız gerekçelerle insanların mallarına el koymak, yalan beyanlarla insanları mağdur etmek ateşten gömlek giymektir…” derken ne kadar doğru bir kul hakkı belirtmiş tam da bugün yaşadıklarımıza uygun bir tanımlamayla. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla manasında iktidar ve yandaşları bu kul hakkından kendilerine pay biçer mi, yoksa o ateşten gömleği giymeye devam ederler mi? Yoksa bu satırları yazanı sorguya çeker ve bir kenara koyarlar mı bilemem ama ağustos ayının ilk üç haftasında ki Cuma hutbelerinde ki laiklik karşıtı, kadını ötekileştiren açıklamaları ile iktidarın baş tacı oldukları kesin…
İlkinde, bedeni açıkta bırakan elbiseler, vücut hatlarını belli eden kıyafetler tarz ya da imaj değil Allah’ın emirlerini ihlal etmek olarak belirlerken çıplaklığı cesaret ve özgürlük değil aile kurumuna yapılan bir saldırı olarak kabul ederken çağdaşlıktan uzak ilkellik olarak vasıflandırdığı hutbeye tepkiler oldu. Evet teşhirciliğe varan giyim tarzı toplumda bazı rahatsızlıklar yaratmakta ancak bunu dini açıdan ele almak ve sınırını bu şekilde belirlemek ve toplumu yönlendirmek, sonrasında ayrışma ve kavgalar…
Bu tepkiler bitmeden bir yeni hutbe ile tatillere el attı DİB. Bazı tatil organizasyonları, Allah’ın hükümlerini hiçe sayan, helal haram hassasiyetinden uzak, lüks ve israfın zirveye ulaştığı, nefsani arzu ve isteklerin sınır tanımadığı bir hâl almış DİB lığına göre ve öyle bir tatil anlayışının dinimizde asla yeri yokmuş. Ya ne yapılmalıymış memleketimizi çocuklarımıza tanıtmak için bulunmaz bir fırsat olan tatiller de akrabalarımız ziyaret etmeli ve hayır dualarını almalı, torunlarla hasret gidermeliymişiz… Hutbede eksik olan bir nokta vardı bu tatili organize edecek İslami organizasyonlar, oteller ve gezilecek bölgeler. DİB lığı işaret etmedi bu eksikliği ama hutbeden nereye gidilmesi gerektiğinin mesajı alan Beştepe 15 günlüğüne Okluk Koyunda ki Devlet Konuk Evine taşınıverdi…
Sıra nereye geldi derken fazla bekletmedi DİB bu sefer Kul Hakkından yola çıkarak kızların miras hukukunu hedefe koydu
“Kul hakkı ihlallerinin en büyüğü, bir insanın canına kast etmektir” derken işçi- işveren, inşaat, alışveriş, sosyal hayat, yalan-yanlış haber, iftira atmak, sokakları, kaldırımları işgal etmek konularında kul haklarını ve günahları sıralamış. Müslümana yaraşanı ise, şöyle belirlemiş; helalle yetinmek, harama asla tevessül etmemektir. Hiç kimsenin şerefine ve haysiyetine dil uzatmamak, bir başkasının malına göz dikmemektir. Eyvallah da bunları bir de kamu hukuku açısından incelese iktidarın yandaşa yapılan iltimasları, yargının aldığı taraflı kararları…
Gelelim asıl konuya, Diyanetin son hutbesinden bir başka bölüm;“…Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır…”
Miras ölçüsü olarak belirlediği Nisa suresinin 11’nci ayeti olsa gerek; “Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe iki kadın payı kadar (vermenizi) emreder. (Mirasçılar) ikiden fazla kadın iseler bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur…”
İlahi Adalet ve İslam’a göre miras paylaşımı bu hutbede çağrıştırılan Şer’i hükümlerin uygulanmasını gerektiren bir çağrıdır. Anayasanın ilkelerine ve Medeni Kanun’un maddelerine aykırıdır. Hangi maddeler mi bir bakalım:
Anayasa Madde 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir…
Anayasa Madde 11- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.
Anayasa Madde 136 – Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.
Medeni Kanun Madde 8 – Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.
Medeni Kanun Madde 495- Miras bırakanın birinci derece mirasçıları, onun altsoyudur. Çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar.
Yukarıda ki maddelerde amir hükümler kesin ve nettir; Kadın ve erkek eşittir, çocuklar eşit olarak mirasçıdır, DİB lığı görevlerini siyasi görüş ve düşüncelerin dışında laiklik ilkesi doğrultusunda yerine getireceğidir. DİB lığı yayımladığı son üç hutbe ile kadınların toplumsal yaşamdaki eşitliğine ve kazanılmış haklarına müdahale ederek, kadın bedeni üzerinden ahlak tanımı yaparak medeni hakları tanımayan, eşitlik ilkesini yok sayan laiklik ilkesi karşıtı şeri hukuku savunmakta ve anayasayı ihlal etmektedir…
633 DİB Kuruluş ve Görevleri Hakkında ki 633 sayılı Kanunun 1nci maddesinde görevi; “İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Cumhurbaşkanlığına bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.” Olarak belirtilmiş ve bu tanımda Anayasa md 136 da ki “…laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak…” ilkesi belirtilmemiş olsa da kanunlar Anayasaya aykırı olamayacağı ve uygulanamayacağı ilkesinden yola çıkarak DİB lığı Anayasa 136’ncı maddede belirlenmiş ilke doğrultusunda görevini yapmak zorundadır…