Ajans Bakırçay
2020-07-22 13:48:14

Kadına Yönelik Şiddete "Yeter"

Sedat Özgüven

22 Temmuz 2020, 13:48

Kadınlara yönelen şiddet ve öldürme olaylarına yeter demenin zamanı geçmiyor mu?

Özellikle son yıllarda kadına yönelik şiddetin arttığını, ölümlerin çoğaldığını gözlemliyoruz. Çeşitli nedenlere bağlı olarak ayrılmak istediği için öldürülen kadınlar. İşkence edilen, yüzüne kezzap atılan kadınlar. Tacize, tecavüze uğrayan kadınlar. Çocuk yaşta evlendirilen ve teşvik edilenler. Devletin bakışını yansıtan, eylemde polis dayağından dolayı bebeğini kaybeden, Başkanın "kadın mıdır kız mıdır bilemiyorum" dediği kadınlarımız.

Sürekli haksızlığa maruz bırakılan, Ustanın deyimiyle "Soframızdaki yeri, öküzümüzden sonra gelen" kadınlarımız.

Kızıyoruz, öfkeleniyoruz... 

Bir de "İSTANBUL SÖZLEŞMESİ"nin tartışmaya açılması ve en yetkili ağızlardan sözleşmeden ayrılmak istenmesi öfkelerimizi daha da arttırıyor.

Ülkemiz yaşamın her alanında, egemenlerin çıkarlarına uygun biçimlerde yönetiliyor. Adım, adım gerici, otoriter bir düzenin temel taşları döşeniyor.

İşsizlik, hayat pahalılığı ve yoksulluk artıyor.

Demokrasi ve özgürlükler her gün daha kısıtlı duruma getiriliyor.

Ve bu koşullarda kadına yönelik kötülükler daha da çoğalıyor.

Korunma ihtiyacı artan kadınlarımızın sosyal medyadaki "Öldürülmekten Korkuyorum"feryatları acıları artırıyor.

Daha dün bir kadınımız, PINAR GÜLTEKİN eski erkek arkadaşı olan, evli ve bir çocuk sahibi arkadaşı tarafından hunharca katledildi. Bu vahşet karşısında vicdanlı bir insanın söyleyebileceği fazla şey kalmıyor.

Kadına bakışın, çarpıtılmış dinsel hassasiyetler ve gerici bir anlayışla beslenen yetişme anlayış ve ortamlarının bir payı olduğu, yönetimlerce doğru anlayışlarla beslenmediği sürece güçlendiği bilinir.

Çocukluğumu hatırlıyorum. Mahallemizde bulunan kahvehanede, abilerin, amcaların kağıt oyunlarını seyrederken, kahve önünden geçen kadınlar için neler konuşulduğunu anımsıyorum. Bu somut yaşam zamanlarından etkilenmemek mümkün değildir. Elbette ben de etkilendim. Bu etkilenmenin yarattığı, yanlışlıklar da yaptım. Okuyarak, öğrenerek, yaşayarak ve çaba göstererek, gerçek anlamda insan olma çabalarımla, büyük oranda bu yanlışları aştığımı söyleyebilirim.

Yani her şeye ve olanaksızlıklara rağmen doğruya ulaşmak mümkün.

Katliama varan kadına yönelik şiddet konusunda devlete ve yöneten iktidara büyük iş düşüyor. Bu anlamda, Pınar'ın katlini protesto etmek isteyen kadınlara yönelik polis baskısı anlaşılmazdır. Devleti yönetenlerin, ilgili kurumlarının, insancıl ve kadına yönelik, eşitlikçi, doğru bakışı oluşturma için gerekli çabaları göstermesi ve kurumsal anlayışları oluşturması gerektiği bir zamanda bu anlaşılmazdır. Kadınları ve haklarını ilgilendiren, İstanbul sözleşmesi daha bir önem kazanıyor. Tam da bu aşamada, yetkili ağızlardan sözleşmeden çıkılması çağrıları yapılıyor. Bu da kabul edilemezdir. Peki de, sözleşme hangi yalnışları içeriyormuş. Bakalım.

1 - Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak;

2 - Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak;

3 - Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak;

4 - Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak;

5 - Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.

Şikayetçi olmanın, bir anlamda sızlanmanın fazla anlamı yoktur. Şimdi daha aktif ve sonuç alıcı bir eylemli-eleştirel konuma gelmek gerekiyor. Evet, özellikle, cinsiyet ayrımına ve şiddete karşı, tüm erkekler ve kadınlarımız, birlikte mücadele etmelidirler.

Bu ayni zamanda gerçek anlamda insan olmanın sorunudur. Kadın örgütlerinin cesurca yürüttükleri mücadele örnektir. Yakında meclise getirileceği söylenilen İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılma tutumuna karşı güçlü bir cephe oluşturulmalıdır.

Özgürlük ve demokrasi için aydın ve düşünürlerimizin başlattığı imza kampanyaları örnektir. Elbette yeterli değildir. Güçlü, eylemli itirazlarla güçlendirilmeleri gereklidir. Kadınlarımıza yönelik şiddete ve cinsiyet ayrımcılığına karşı da güçlü itirazlar yükseltilmelidir.

"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ"'ni destekleme amaçlı imza kampanyasına katılmalı, daha farklı, etkin ve güçlü itiraz yolları bulunmalıdır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.