Ajans Bakırçay
2020-10-16 13:39:09

Hırpalanan Umutlarımıza Ne İyi Gelir?

Sedat Özgüven

16 Ekim 2020, 13:39

Ülkemiz hatırlayabildiğimiz yıllar olarak nitelenebilecek zaman süreçlerinde, her anlamda kötü yönetilmeye devam ediyor.

Temiz, vicdan sahibi, çamurla kaplanmış yaşam yollarında yürürken sıçrayan pisliklerden, silkelenerek, arınma uğraşı veren insan olma çabasındakiler olarak, hırpalanmış, dövülmüş umutlara sahibiz.

Ne var ki, umudun yaşamı en son terk edeceği anlayışlarımız ve daha iyi yaşanabilir zamanlara ilişkin heyecanlarımız tümden yok olmadığı sürece, yarınlar için ses olmaya devam devam edeceğiz, etmeliyiz.

Ülkede işsizlik, geçim sıkıntısı, yoksulluk, özellikle Pandemi döneminde inanılmaz düzeylere ulaştı. En temel beslenme olanaklarından yoksun, çöplerdeki atıkları, pazarda tezgâhlarda kalan kimi yiyecekleri toplayan, milyonlarca insanımız var.

Emekçiler ve emekliler yaşamlarını zorlukla devam ettiriyorlar. Ve onlara çözüm üretmesi gerekenlerin başı “SABREDİN” diyor…

Eğitim olanaklarına ulaşamayan ve geleceklerimiz olan milyonlarca çocuğa sahibiz. Konumları ve ihtiyaçları bir tür giderilemeyen Sağlık emekçileri yoruldular. Ekonomik alanın acımasızlığı emek alanını ve içinde yaşayanları tarumar ederken, hukuk ve demokrasi alanı da, nerdeyse tümüyle tek adamın emir ve komutasına tahsis edildi.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bir maddesinde, Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır denmesine rağmen, bu kural çiğneniyor ve Anayasa Mahkemesinin aldığı bir karar, bir yerel mahkeme tarafından reddedilebiliyor.

Ve bu tutum İktidar sahiplerince uygun ve doğru olarak nitelenebiliyor. Son dönemdeki kimi davalara, cezalara ve cezaevlerinde, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Ahmet Altan gibi esir alınanlara göz atıldığında, özgürlüklerin nasıl ayaklar altına alındığı görülecektir. Yandaş bir TV kanalında açıkça komşularına tehditler savuran kişi hakkında takipsizlik kararı verilirken, Can Dündar ve benzeri, gerçekleri dile getiren gazetecilere verilen-istenen cezalar akıl almazdır.

İktidar, haksızlık, adaletsizlik ve hukuksuzluk la donatılmış tek adam rejimini sıkıntısız sürdürebilmek için, her tür muhalif, özgürlükçü, hak savunucusu, emek ve demokrasi yanlısı yapılara karşı da savaş açmıştır. TTB, Barolar, TMMOB gibi, Üyelerinin hak ve çıkarlarını, ülkemiz ve halkımızın çıkarlarıyla ayni gören ve bu doğrultuda mücadele eden, demokratik meslek örgütlerine yönelen saldırılar da bu nedenle artırılmıştır.

Keyfiliğin ve hukuk dışılığın normalleştiği adeta alıştırıldığı bir süreç yaşanıyor. Ve elbette sıkıyor, kızdırıyor, üzüyor. Kimi zaman kahrediyor. Umutlarımız hırpalanıyor.

Peki de çıkış yok mu?

Elbette var.

İktidarın emek ve demokrasi karşıtı her tür, söz ve uygulamasına karşı, birlikte, barışçıl, demokratik her tür etkinlikle cevap vermek.

Basın açıklamalarıyla yetinmemek, sokakta, mahallede, fabrikada, tarlada, okulda, “iyiliğin”, “özgürlüğün”, “hak ve hukukun”, “emeğin”, “demokrasinin” sesi olmak. Başka yolumuz da yoktur. Bizi sadece şikâyetçi olmaktan bu kurtarır. Ayrıca hırpalanan umutlarımıza da iyi gelecektir...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.