Ajans Bakırçay
2020-11-07 18:37:31

Geçip Giden Günler…

Salim Çetin

07 Kasım 2020, 18:37

İzmir depreminden sonra Gogol’un Mirgorod Öyküleri’inden birinde söylediği “Baylar, bu dünya kötülüklerle dolu!” cümlesi aklıma geldi.

Bir anda oturduğunuz binanın size ettiği kötülük böyle değil midir?

Anneler, çocuklar, dedeler…

Müthiş bir çaresizlik…

Sağlam yapamadığımız yapıların bize dönüp öç alması gibi bir şey…

İnsanın içini acıtan dramlar bir yana bir de sorunlarla başa çıkamayan ‘ortadoğulu’ yanımız var ya…

Çözüm odaklı düşünmekten öte yer yer kadere işi yükleyen…

Oysa başta devlet sonra yerel yönetimler bu binaları, planları, mimari durumu düzeltmek zorunda değil mi?

Görünen o ki gene ümit yok gibi…

Fakat bu kez peşini bırakmamak takip etmek gerekiyor.

Birey olarak sorumluluğu bizle de alıp, en azından kurumlara yapılacak işleri sürekli hatırlatmak işini daha sık yapmalıyız.

Başka türlüsü olmuyor görüldüğü gibi; deprem için vergi veriyorsunuz para başka yere harcanıyor, belediye depremle ilgili araştırma yaptırıyor bir başkan bir kez bile gündeme getirip halka anlatmıyor.

Görüldüğü gibi zincir uzayıp gidiyor…

Bir tek felaket karşısında dayanışma ruhunun olumlu gittiği söylenebilir…

Eh bu da bunca kötülük içinde fena bir şey sayılmaz!

***

Üç beş yıldır dostumuz Recai Şeyhoğlu ve rahmetli annesi Rasime Şeyhoğlu, sayısı elliyi geçen kütüphane kurdu, başta köyler olmak üzere yurdumuzun değişik beldelerinde, ilçelerinde.

Kendini Cumhuriyet aydınlanması fikriyle yetiştirmiş bir öğretmen ve çağdaş bir Anadolu kadınının çabaları olarak okunabilir bu girişim.

Dostumuz bu girişimini ısrarla ve inatla sürdürüyor ve iyi de ediyor!..

Devletin ve kurumların yapamadığını kendi çabasıyla yapıyor bir anlamda.

Muhtarların, belediye başkanlarının, ya da kaymakamların talep etmesiyle bu zincir yürüyor.

Birkaçının açılışına ben de katılıma fırsat yakalamıştım.

Söz kitap ve kütüphanelerden açılmışken ben de Recai dostumuzun içinde payı olan 2000’li yıllardaki bir kütüphane girişiminden söz etmek istiyorum.

O yıllarda müdürlüğünü sürdürdüğüm Konak Belediyesi’ne bağlı Alsancak’ta Türkan Saylan Kültür Merkezi’nin 5. Katında ara bir koridor ve hemen bitişiği boş bir oda vardı.

Bu alanı değerlendirmek burayı bir okuma salonu haline getirmekti istiyorduk.

Bağış kampanyası başlatıp gelen kitapları bu ara koridora belediyenin marangozhanesinde yaptırdığımız raflara yerleştirecek, hemen bitişiğindeki boş odayı da günlük gazetelerin ve dergilerin okunacağı bir okuma salonu yapacaktık.

Belediye başkanı o dönem Erdal İzgi ve başkan yardımcısı da Ayşe Aydın’dı. Fikrimi onlara açtığımda

İki yönetici de olumlu baktı ve yardımcı oldular bu projeye…

Yapılan duyurular sonucu beş bine yakın kitap toplandı. Bu kitapların çoğu okunmuş ve nitelikli kitaplardı bir kısmı ise yeniydi.

Recai dostumuz o sıralar yeni emekli olmuş kültür merkezine her gün uğrayıp, gönüllü olarak her türlü işimize yardımcı oluyordu.

Hatta dışardan bakanlar Recai’nin maaşla çalıştığını bile sanıyorlardı.

Oysa ondaki enerji, okuma ve aydınlanma tutkusu her şeyin önündeydi.

Bir derviş edası ve tavrı vardı, para ile ilişkisi en son sıralardaydı. Dolayısıyla parayla pulla olacak işler değildi bunlar…

Bu gün de tanısanız aynı tavra tanık olabilirsiniz!

Sonuçta müthiş bir ilgiyle kitaplar gelmeye başladı, projemiz gerçekleşiyordu.

Fakat kütüphane kurmak öyle kolay bir iş değil, bir tasnif sistemi var ki…

Bunu kim yapacaktı?

Hem bu konuda bilgisi olacak hem de kitabı sevecek; tam da bu işe uygun kişi Recai idi.

Bizim çalışanlardan hiçbiri bunu yapamazdı.

Recai işe koyuldu; gelen bu kitapların tasnif etti, türlerine göre ayırdı, kart sistemi oluşturdu.

Hatta gelen kitaplar içinde epeyi miktarda İzmir’le ilgili olanları ayrı bir rafa konuldu.

Böylece kitaplığımız daha bir tematik özellik kazanmaya başlamış oluyordu.

Bir müddet sonra yazar arkadaşım Yavuz Özmakas’ın kütüphanesinden yararlanarak İzmir’le ilgili kitapların kapaklarından oluşan bir sergi açtık, İzmir kitaplarına ilgiyi çoğaltmak için...

Hemen bitişiğindeki okuma odası da masa ve sandalyelerle zenginleştirildi, günlük gazeteler ve dergilerin olduğu sıcak bir mekân haline getirildi.

Günlerce süren çalışmalardan sonra şirin bir kitaplık vardı kültür merkezinin içinde.

Bu şirin kitaplık, yıllarca hem etkinliklere gelenlere ev sahipliği yaptı, hem de ödünç verilen bir kitaplık olarak hizmet verdi.

Benim Karabağlar Belediyesi’ne gitmem ve araya giren yıllar hiçbir kurumsallığın olmadığı belediyelerdeki genetik yapıya uygun olarak kaldırıldı ve o alanlar çalışan personelin kullanımına sunuldu.

Böylece benim müdür olarak planladığım, Recai Şeyhoğlu’nun gönüllü katkı koyduğu kitaplık da bir hoşsa da olarak anılarımızda kaldı.

Belki bu girişimin iyi yanı o tarihten sonra Recai’nin kütüphane açma işini sürdürmesi olmasıdır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.