Ajans Bakırçay
2020-03-23 15:35:30

Değişen Köy, Yeni Köylüler, Şehirler; Sema Erder…

Salim Çetin

23 Mart 2020, 15:35

Akademik yaşamını nerdeyse kentleri anlamaya, gelişmeleri irdelemeye ayırmış bir akademisyenin dile getirdikleri bu gün konumuz:

Kim bu bilim insanı? Sema Eder.

Meraklıları bilir, kent üzerine sözü olanların Sema Eder’i okumamış olması düşünülemez.

“İstanbul’ da bir kent kondu: Ümraniye “kitabını okuduğumda şehrin, göç olgusunun nasıl da toplumsal hayatımızda büyük bir yer tuttuğunu görmüş, bu çözülmeden diğer sorunların sağlıklı yürümeyeceğini düşünmüştüm, yıllar önce.

Hoca o kitabında göçü, Ümraniye ilçesinin oluşumunu, göçün sosyal etkileri gibi konuları irdeliyordu.

Bir başka önemli kitabı “Kentsel Gerilim” de ise kentlerde çeşitli biçimlerde oluşan ve sosyal yaşama sorun olarak yansıyan olguları mercek altına almıştı.

Yazıyı uzatmamak için bu önemli ve değerli akademisyenin eserlerinin geriye kalanını buraya yazmayacağım, isteyen bulsun okusun.

İşte bu değerli akademisyenin Sema Erder’ in “Sosyal Demokrat” derginin Ocak-Şubat 2020 sayısında önemli bir söyleşisi yayımlandı.

Yıllarını kentlerdeki sorunlara vermiş dolayısıyla yerel yönetimleri de araştırmış, çözümler üretmiş kitaplar yazmış bir akademisyenin görüşlerinin önemli olduğunu herhalde söylememe gerek yok, işte bu yüzden söyleşide anlatılanları sizlerle paylaşmaya uygun buldum:

Sema Erder, “Günümüz Türkiye’ sinde; (…) “Post Kentleşme” diye adlandıracağımız, kır-kent göçünün bittiği, yaşamın kırda ve kentte benzeştiği, bir anlamda bildiğimiz ‘tarıma dayalı’ ekonominin ve köylülüğün sona erdiği yepyeni bir ortamda (…) “yeni bir evreye geldiğimizi belirterek önemli bir pencere açıyor.

Aynı değerlendirmede bu sürecin kent topraklarını değerli kıldığı, kentsel rantın yaşamın odağına oturduğu da vurgulanıyor. Kent toprakları değerlenirken sanki toprak hor görülüyor, ondan kaçış başlıyor, bir gecede yakılan ormanlar, yok edilen yeşil alanlar, kurutulan dereler, işlenmeyen tarım arazileri buna örnek veriliyor. Bildiğimiz tarım artık yapılmıyor, şehre gitmek önem kazanıyor.

Kentte de bu esnada kent arsaları değer kazanıyor ve her şey nerdeyse inşaata endeksli hale geliyor. Zaten ‘inşaata dayalı ekonomi’ nin başlamasından bu durum belli değil mi?

Böyle bir ekonomik modelde yerel yönetimin merkezi hükümetin kentteki rantı dağıtan aparatı gibi görüldüğü ise bir başka gerçek.

Peki, bu durumdan memnun olmayan var mı?

Sanki yok gibi; toprağın bağımlılığından yeni kurtulan eski köylüler, dolayısıyla kentin yeni sakini, yeni kentliler dönüşümü fazlasıyla memnun!

Nerden biliyoruz, verilen oylardan.

Neyse ki son dönemlerde bu topraktan kaçışın ve tahribatın fark edilir olması ile sanki yukarıda sayılanlardan bir parça geriye bir dönüşün olduğu, köylünün kendi doğasına, toprağına tekrar sahip çıkma noktasına geldiğine tanık oluyoruz gibi. Bunu her gün izlediğimiz Heslere karşı eylemlerden görmek mümkün…

Bu da içimize su serpen iyi gelişme.

PEKİ, BELEDİYECİLİKTE SOL YA DA SOSYAL DEMOKRAT ANLAYIŞ NE DURUMDA?

Peki, bu gidişatı yerel yönetimlerin geriye döndürme şansı var mı?

Zor…

Ancak yerel yönetimlerin bir takım güzel işleri yaparak tekrar eski itibarlı günlerine gelmesi durumunda etki gücünün artacağı, bunun da yapılan seçimlere yansıyarak var olan politik güçte bir değişikliğe aracılık edeceği öngörülüyor.

Buradan hareketle günümüzde yerel yönetimlerin izlemiş oldukları politika da Hoca’ ya soruluyor.

Bu bağlamda, bazı yerel yönetim uygulamalarında ihalelerin kamuya açık halde yapılmasını, bütçe harcamalarında halka bilgi verilmesi, tasarruf tedbirlerine gidilmesi gibi uygulamalar olumlu görülüyor.

Sema Eder bu uygulamalardan söz ederken esasında bu çalışmaların önceki zamanlarda yapıldığından da söz ediyor.

1980 ile 90’ lı yıllar arasında sol ve sosyal demokrat belediyecilik anlayışı içinde halkı kucaklayan; “Halk Ekmek” , “Tanzim Satış”, “Konut Kooperatifleri”, Şehir Tiyatroları”, Kültür Merkezleri” gibi başarılı uygulamaların zaten var olduğu belirtiliyor.

Buna benzer gecekondu sorununu çözecek olan “Dikmen Vadisi Projesi”, “Batıkent”, “Kent- Koop” projeler de gene bu yılların uygulamaları…

Düşük gelirli halka konut yapma projeleri de bu uygulamalar, halkı karar süreçlerine katmak için oluşturulan “Halk Senatoları” gene bu zaman diliminin uygulamalarından…

Sonraki tarihte bütün bu uygulamalar ortadan bir bir kalktı.

Sol ya da sosyal demokrat yerel yönetim anlayışı kendini Akp belediyeciliği yanında flu bir konuma itti.

Oysa bilinir ki, yerel yönetimlerde Sosyal Demokratlar ve Solda siyaset yapanlar daha başarılıdır.

O halde şimdi yerel yönetimlerde açık şeffaf, halkı yönetime samimiyetle katacak, yukarıda birçoğu denenerek başarılı olmuş projeleri hayata geçirecek iyi başkanlar aranıyor.

Bunun yerine günlük işlere boğulmuş, halktan uzaklaşmış başkanların işi zor.

Tekrar edecek olursak, bu söyleşiyi irdelemekle eski uygulamaları tekrar hatırlatmak istedim.

İlhan Tekeli hocanın dediği, sorun ortaya çıktığı anda bunları basmakalıp yöntemlerle çözemeyiz.

İşte tam da bu noktada Sema Erder gibi değerli bilim insanların fikirleri önem kazanıyor.

Mesela, Hocanın, köy, yeni tip tarım konusunda önemli görüşleri var ve bunlar şimdiye kadar savunulanlardan epeyi farklı.

Dolayısıyla hepimizin bunları tartışması gerek!...

Keyfiyet sizin efendim!...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.