Ajans Bakırçay
2020-03-02 21:52:39

Çaresiz İnsanlar - Mülteciler Sorunu ve Bizler

Sedat Özgüven

02 Mart 2020, 21:52

Çaresiz insanlar. Mülteciler. Göçmen diyenler oldu.

“Umut Yolcuları” da deniyor onlar için.

Toprak, egemenlik, maddi çıkarlar, silah ve insan ticareti peşinde koşanların başlattığı, yaydığı ve desteklediği savaşların, güvensiz ve yaşanamaz kıldığı yurtlarını terk ediyorlar.

Amaçları yeni savaşsız, çatışmasız güvenli bir yaşam. Bu nedenle her türlü zorluğa katlanarak bir yolculuğa çıkıyorlar. Son bir kaç gündür Avrupa’yı tehdit etmek amaçlı açılan sınır kapılarında yaşanan insanlık dramları VİCDANLARIMIZI parçalıyor.

Bu yolculuklar, beni, bizleri, yüreğinde birazcık sevgi ve gerçek anlamda insanlık barındıran herkesi ilgilendiriyor. Onlar aklıma takıldığında, iş ve aş için, daha sıkıntısız bir gelecek için, her tür zorluğa katlanarak Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine göç eden yurttaşlarımızı hatırlıyorum.

Yaşadıkları perişan yılları, tek odayı paylaşan insanların hikâyelerini okudum.

1980 yılı başlarında bir ay batı Berlin de bulunmuştum. “Türklere yasak” yazılan mekânlar görmüştüm… Daha eskilerden Nazım ustanın “Göçmenlik zor zanaattır” deyişini Ve 12 Mart ve 12 Eylül faşist dönemlerinde zorunlu göçe maruz bırakılan on binleri hatırlıyorum. Onlardan biri de benim. Kucaklayan, destek veren, yardımcı olmaya çalışanların yanında, küçük bir azınlık ta olsalar, ırkçı ve yabancı düşmanı gözleri ve şiddeti hala unutamadım. Bizim gibilerin, Ülkemizde yaşanan mülteci dramına aşırı duyarlılığı belki de bu yüzdendir.

Önce hoşumuza gitmese ve vicdanlarımız zorlansa da bazı gerçeklerin altını çizmeliyim. Ülkede 5 milyona yaklaşan umut yolcusu var. Kabul edilmeli ki, belki içinde yönlendirme ve bazı hesaplar da barındıran programsız ve çok hızlı bir mülteci akını oldu. Her anlamda hazırlıksız bir durumdu. Ülkemizde evrensel hukuk ve insan hakları yerle bir edildi. Kaos, Endişe ve korku ruhlarımızı teslim aldı adeta. Yoksulluk ve geçim sıkıntısı arttı. İşsizlik yaygınlaştı. İşçilerin sendikal örgütleri işlevsiz, devlet ve patron sendikacılığı hâkim kılınmaya çalışılıyor. Hak arama duygusu yok edilmek isteniyor.

Yani toplumsal alan da her şey kötü ve sıkıntılı. İşte bu kötülük ve sıkıntı mülteciler meselesinin de her yanına etki ediyor. Düşük ücretli çalışma yaygınlaşıyor. İnsan ticareti, kadın ve çocuk ticareti olağanlaşıyor. İş piyasasında çalışanlar arasında mülteci ve yerliler arası haksız, eşitsiz bir rekabet oluşumu kışkırtılıyor. İşte tam bu noktada bu gerçeklerin de farkında olan bizlerin duygu ve davranışları devreye giriyor. Ne yapmalıyız?

Her şeyden önce yurtlarından kaçmak zorunda bırakılmış çaresiz insanları sorunun sahibiymiş gibi görmek yanıltıcıdır. Bunu daha ileri götürmek, onlara karşı acımasız olmak, insan kimliği dışında arayışlar içine girmek, vicdan ve yüreklerimize iyi gelmez. Hele hele daha dün “Türkleri İstemiyoruz” diye bağıran Almanlar zeminine düşmek iyi olmaz. Bu sorunun yaratıcıları bellidir.

Türkiye’yi yönetenler dâhil, para ve egemenlik için orta doğunun cehenneme dönüşmesine neden olanlar. Çözüm de onlara ait olmalıdır. Birleşmiş milletler yöneticiliğinde uluslararası düzeyde, tüm Avrupa ülkelerinin çözmesi gereken ve çözebileceği bir sorundur yaşanan.

Savaş sonlandırılmalı barış sağlanmalıdır.

Tüm ülkelerin paylaşacağı ve katkı koyacağı güvenli bir geri dönüşü de kapsayacak “İnsani bir Mülteci Projesi” gecikmeden hazırlanmalıdır. Birleşmiş Milletlerin bu gücü ve olanağı vardır. Bizler de yüzümüzü sorunun yaratıcılarına dönmeliyiz.

Türkiye’yi yönetenler de içinde olmak üzere, Amerika, Rusya ve 28 üyesi, 500 milyon nüfusu ve zengin olanakları olan Avrupa birliğine dönmeliyiz.

İnsanlara kelle muamelesi yapanlara, köle tacirlerine dönmeli, Onları eleştirmeliyiz.

SAVAŞA DUR DEMELİ BARIŞI SAVUNMALIYIZ...

Bu bizim insanlık görevimizdir...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.