Ajans Bakırçay
2020-04-16 18:01:34

Çanakkale Savaşı, Atatürk, kurucu değerler, tartışmalar…

Salim Çetin

16 Nisan 2020, 18:01

Geçtiğimiz yılın Haziran ayında Konak ilçemizdeki muhtarlarla, Çanakkale Savaşı’nın 104.üncü yılı olması nedeniyle savaşın yaşandığı yerleri ziyarete gitmiştik. Uçsuz bucaksız bir muharebe alanında savaştan arta kalan yerleri görmüş; derin kazılmış siperleri, savaştan arta kalmış tankları, top mermilerini yüreğimiz burkularak gezmiştik.

Gelibolu yarımadası nerdeyse boydan boya savaşın geçtiği yer olduğu için gezmekle bitmeyen bir uçsuz bucaksız alan...

Türk askerleri kadar İngiliz, Fransız askerlerinin de çektiği acılar buranın her yerine sinmiş gibi.

Her yerde bunlardan bir işaret sizi karşılıyor.

İçiniz acıyor.

Yüzlerce ziyaretçinin dolaştığı bu alan haziran güneşi altında derin bir sessizliğe bürünmüş.

Kutsal mabetlerle karşılaştığınız o anlatılamaz, insanı çarpan şaşkın durum herkesin yüzüne sinmiş gibi.

Kitaplarda okuduğumuz, ama daha çok bir öykü gibi dinlediğimiz savaş gerçekti işte.

Elimizi uzatınca onlarca askerin canı pahasına topa yerleştirdiği o kocaman top mermilerine dokunabiliyorduk, ya da bir şarapnel parçasının savurduğu sonra yanındaki arkadaşının ondan hatıra diye sakladığı mihver, su içtiği matara şimdi karşımızda duruyordu.

Hatta Mustafa Kemal’in “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” dediği ve o kahraman askerlerin son çare silah olarak kullandıkları süngü bile gözlerimize bakıyordu.

Elimizi uzatınca biz onlara kutsal hatıralar diye dokunabiliyorduk.

Sanki o kahraman askerin sıla hasreti, soluğu… işitiliyordu.

Bu fısıltı geliyordu...

Tıpkı gidip te gelmeyen oğul için yakılan manilerin, türkülerin sesi gibi.

Gelibolu yarımadasının rüzgârları bunu yüzünüze çarpıyordu.

Tanrım bir eşya nasıl bu kadar hatırayı barındırır?

****

105 YILINDA ÇANAKKALE SAVAŞI…

2020 yılının Mart ayında bu yazıyı yazarken yeniden savaşı ve Çanakkale’yi düşündüm.

Bu kez daha uzak bir mesafe vardı aramızda, ama Çanakkale Savaşı’nı unutmak mümkün müydü?

Bu kez savaşın başka bir yanı ortaya çıkıyordu:

Birçok insan bu savaş üzerine değerlendirmeler, yorumlar yapıyor, kurumlar ilanlar veriyordu.

Ne güzel, geçmişimizin mihenk taşlarından olan bir olayın anılması, üzerinde konuşuluyor olması.

Ancak toplumsal uzlaşı noktasının kaybolması galiba bu olayda da kendini gösteriyor olmalı ki bir taraf bu savaşı anonim hale getirip özellikle Mustafa Kemal’in adını zikretmemeyi bir kazanç gibi görüyordu.

İki kurumun Vakıfbank ve Türk Telekom’un verdiği ilanlardaki içerik bunu ortaya koyuyordu.

O ilanlarda, yüce şehitlik kavramı, katılan askerlerin kahramanlıkları dile getiriliyor.

Ama nedense o savaşta önemli katkıları olan komutanlardan biri olan, daha sonra Kurtuluş Savaşı’nı yürüten modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal görmezlikten geliniyordu. Kurucu değerlerini ikide bir tartışmaya açanların sayesinde…

Eleştiriler olmalıdır, ama yok saymak görmezlikten gelme çok da şık olmasa gerek!

****

Diğer taraf ise her olayı bu büyük insana bağlama huyundan vazgeçmediği için bir kör dövüşüdür sürüp gidiyor.

Ben her olayda ille de Atatürk adının geçmesinden yana biri değilim.

Bunu peşinen belirtmiş olayım.

Ama şu meseleyi de çözmek gerekiyor, her ülkenin kurucu değerleri, kurucu önderleri var, ikide bir bunları tartışmayı açmanın bir yararı olmasa gerek diye düşünenlerdenim. Tıpkı Amerikalıların George Washington’ u, Thomas Jefferson ya da Benjamin Franklin’ i tartışmadıkları gibi.

Ülkeler kendi kurucularını tartışmazlar, onları günlük tartışmaların dışında tutarlar.

Şimdi soruyorum, acaba biz de bunu başarabilir miyiz?

.

ÇANAKKALE SAVAŞI.

Şimdi gelin çok özet bilgilerle savaşı hatırlayalım Çanakkale Savaşı’nı:

Çanakkale Savaşı ile ilgili uzun tarihi bilgilere başvurulabilir ama ben kısa bilgilerle bu savaşı eski asker Naim Babüroğlu’ nun 18 Mart tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki makalesinden özetlemek istiyorum:

Çanakkale Savaşı, 25 Nisan 1915’ ten, 9 Ocak 1916 yılına kadar toplam 260 gün süren bir savaştır.

Bu savaşın bir tarafı; Fransız, İngiliz, Avusturalyalı ve Yeni Zelandalılardan oluşmaktadır.

Bu güçlerin vermiş oldukları toplam kayıp iki yüz elli iki bin askerdir.

Kendi ülkemizi savunan Türk askeri ise toplam 213 bin 882 zayiat vermiştir.

Bunun 101 bini şehit, 102 bin 632 si yaralı ve on bini ise esirdir.

****

Bir destan olduğu konusunda kimsenin şüphesi olmayan Çanakkale Savaşı, kuşkusuz Türk komutanlarınca yürütülmüştür ama hemen belirtelim bu savaşa komuta edenlerden biri de 26 Mart 1915 yılında Gelibolu 5. Ordu komutanlığına atanan Alman general Liman Von Sanders’tir.

Şimdi denilebilir ki bir yabancı generalin bizim orduya komuta etmesinin anlamı nedir?

Eh bu da bir başka tarihsel gerçek…

Siyasi ve askeri gücü elinde bulunduran Enver Paşa ve Padişah Vahdettin’in Türk- Alman işbirliğine verdikleri önem, bu atamanın kapısını açmış olmalı.

Çanakkale Savaşı Gelibolu yarımadasının değişik bölümlerinde sürmüş, kuşkusuz burada komutanların askeri becerileri ve birliklerine komuta etmelerindeki başarı ön plana çıkmıştır.

Bu komutanlardan biri de Gazi Mustafa Kemal’dir.

 Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşı’nda, 25 Şubat 1915’ ten Aralık 1915 ‘ e kadar toplam; 9 ay 13 gün bulunmuştur.

Bu süre zarfında; 25 Nisan 1915 ‘ te Arıburnu’na çıkarma yapan düşman güçlerine karşı 57 ve 27 Alayların başında yarbay rütbesiyle komuta etmiş ve önemli başarılara imza atmıştır.

Keza 10 Ağustos 1915 günü Conkbayır mevkiinde emrindeki birliğe “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” demesi ise savaşın başka bir başarı anıdır.

****

Sonuçta Naim Babüroğlu’ nun da dediği gibi, Çanakkale Savaşı bir destandır. O savaşta bütün komuta kademesinden erine kadar herkesin derece derece payı vardır. Mustafa Kemal de burada pay sahibi ola komutanlardan biridir.

Eğer bu görülmeyip genel hatlara vurgu yapılacak ve işin öznesi görülmeyecekse, bu da en azından kadir bilmezliktir.

Hatta Cumhuriyetin kurucu değerlerinde olduğu gibi her şeyi gereksiz bir tartışmaya açmaktır.

Bunun yararı olur mu, sanmıyorum.

Üstelik her devletin kuruluş aşamasında sayısız değeri vardır ve bildiğimiz bunlar artık o halkın kolektif hafızasına yerleşmiştir.

Yeniden yeniden tartışma gereksiz bir enerji kaybı olarak görülür.

Reklamlara gelince biri milli bankamız Vakıfbank’ın, diğeri Türk Telekom’un…

Üstelik belli gazetelerde yer almış…

Çok da üstünde durmaya değer mi?

İyi yanı bu vesileyle düşündüklerimizi dile getirmeye aracı olmaları…

Zaten biz Çanakkale Savaşı’nı beynimize, ruhumuza, vicdanımıza öyle bir kazımışız ki, gerisi teferruat…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.