Ajans Bakırçay
2021-01-25 17:12:58

Bu Hafta Eşrefpaşa Semtindeyiz…

Salim Çetin

25 Ocak 2021, 17:12

Semt kitaplarına dalınca çıkamıyoruz!..

Bu hafta da Eşrefpaşa semtine bakalım:

Aslında Karataş’a devam edecektim ama aklıma Ayşe Kilimci’nin Meğer Mutfak Bir Masalmış adlı kitabı düşüverdi. O da bir semti Eşrafpaşa’yı anlatıyor.

Konak Belediyesi’nde Muhtarlık İşleri Müdürlüğü yaptığım 2019 yılı içinde, "Kadınlar Mahallede Kitap Okuyor" başlığı altında bir proje yapmış, Gültepe semtindeki kadın muhtarlarla mahallelerindeki kadınları bu kitapla buluşturmuştuk.

Daha sonra kitabın yazarı çağrılarak kadınlarla kitabın tartışması yapılmıştı.

Ayşe Kilimci, Eşrefpaşa’da doğmuş, büyümüş sonra başka yerlere gelin gitmiş ama yazdığı kitap Eşrefpaşa’yı anlatıyordu.

Eski Eşrefpaşa’yı, oranın sosyal hayatını, yemek, yemek sonrası kurulan sofralar ve o arada oluşan ilişkiler üzerinden anlatıyordu.

Bir sosyolog titizliği vardı bu anlatımda.

Semtteki yemekleri, bayramlarda kurulan sofraları, hatta büyük annenin kısıtlı aile bütçesine katkı olsun diye sık yaptığı şermule yemeğini; şerbetleri, düğün ve yas evi yemeklerini, bin bir çeşit ot yemekler kitapta dile getiriliyor.

Vita yağı, sonraki yıllar zeytinyağı ile yapılan yemeklerle kurulan büyük sofraların sıcaklığı, kimsenin aç kalmadığı görkemli dayanışma günleri kitabın ana eksenini oluşturuyor.

Bizim de amaçladığımız yemek tariflerinden ziyade, evin temel direği olan mutfağın aynı zamanda aileyi bir arada tutan bir öge olduğu gerçeğini kadınlarımızın bilincine bir kez daha işlemekti.

Mutfak evin ekonomisiydi, evin dirlik düzeniydi, ailenin bir araya geldiği yerdi…

Hepsinden ötesi güzel bir duyguydu mutfak, içinde yemek olan, dostluk, dayanışma, fakire fukaraya sahip çıkma olan bir duygu…

Bütün bunları kadınlarımıza "Meğer Mutfak Bir Masalmış" [1] kitabı eşliğinde vermekti muradımız.

Başarılı olduk mu?

Bilemiyorum, biz en azından elimizden geleni yaptık!..

Şimdi düşünüyorum bu kitap bir şeyi daha yapıyordu; bir semtin yemekleri, o yemeklerin sofraya gelmesi, paylaşılması, yenilmesi, burada geçerli olan gelenekler ve ritüelleri üzerinden o semtin sosyal hayatını anlatıyordu.

Bir semti anlatmak böyle de olamaz mı?

Olur.

BAŞKA BİR YOL DAHA; MEKÂNDA DEĞİŞİM İLE GÖÇLERİN GETİRDİĞİ FARKLILIKLAR…

Pınar Fedakâr ve Eren Akçiçek’ in birlikte yazdıkları, "Bir zamanlar Eşrefpaşa’ da" [2]ise bir semt farklı ele alınmış.

İki ögenin öne çıktığını görüyoruz; biri, mekândaki değişim, diğeri, göç dalgasıyla gelenlerin yarattığı yeni kültürel iklim.

Aslında bu iki parametre şehirlerimizin çoğunda oluşan büyük bir toplumsal değişimin yol haritasına denk geliyor. 

Baştan belirtilen bu kitap çalışmasında semtin 1955-85 yılları arasındaki değişim ele alınmış.

Bu yapılırken 20 kişiden oluşan en eski Eşrefpaşa’lı ile görüşmeler yapılmış, onların görüşleri çalışmaya yansıtılmış.

Bu görüşlerin içinde elbette semtle ilgili hatıralar, geçmiş yaşantılar var.

Kültürel bellek denilen anılar toplamından Eşrefpaşa’ya ilişkin bir algı ve kimlik inşası ortaya çıkmış.

Elbette semtteki temsili mekânların bu insanların zihin dünyasında bıraktığı izler de kültürel bellek içinde yer almaktadır.

Bütün bunlardan da Eşrefpaşalı kimliğine bizi götürüyor.

Mesela; kaynak kişilerden biri olan Ali Aydoğan’nın, Eşrefpaşa Caddesi’nin genişlemesiyle yola yakın yerdeki esnafın dağıldığını böylece dayanışmanın ve dostlukların bittiğini dile getirmesi, semtteki hafıza mekânlarından biri olan bir caddenin, ya da bir başka binanın bir toplanma alanının, bir pazaryerinin ne kadar önemli olduğu gerçeğini ortaya koyuyor.

Geleceğin inşa edilmesinde önemi olan toplumsal ve kültürel belleğin ana omurgası hatırlamak ve aktarmaktır.

Bir caddenin bir hafıza mekânının önemi böylece ortaya çıkıyor. Çünkü onlar belleğin canlandığı yerlerdir. Değişime uğradığında geleneksel değerler de toplumsal hafıza da kesintiye uğramaya koyuluyor.

ŞEHRİN ORTA YERİNDE BİR SEMT…

Eşrefpaşa semtinin kurucusunun 1895 yılından itibaren 12 yıl valilik yapmış Hacı Mehmet Eşref Paşa olduğunu biliyoruz.

Semtin kuruluşundan sonra 1800’lü yıllarda Girit Mübadilleri, Kırım’dan Tatar Türkleri semte yerleştirilmiş, daha sonra da 1960’lı yıllarda Anadolu’dan gelen göçler başlamış. Konyalılar ve Manisalılar Anadolu’dan gelenlerin içinde ilk sırada yer alıyor.

Kitapta belirtilen, (shf.36) kaynak kişilerden Mehmet Peynirci’ nin anlatımı: 1960’lı yıllar birçok binanın yıkıldığı, caddelerin genişlediği ama imar sorunu nedeniyle yukarı mahallelerde gecekondulaşmanın başladığı belirtiliyor.

Semtin dış çeperlerinde; Çimentepe, Beştepe gibi mahallelerde başlayan gecekondulaşma semtin eski sakinlerini başka semtlere; Güzelyalı’ya, Hatay’a göç etmeye zorluyor.

Böylece semtte itibar kaybı başlıyor.

Eski sakinlerin yeri yeni gelenlerle dolduruluyor.

Bu da semtte muazzam bir kültürel ve sosyal anlamda kayıp demektir.

EŞREFPAŞALILIK…

Bütün bu olumsuzluklara karşın pek çok semte nasip olmayan ‘Eşrefpaşalı’ ortak paydası oluşturulmuştur.

Bu kavramın içinde dürüst, tevazu sahibi, hakkını arayan ama yeri geldiğinde de diklenen bir tip kastedilmektedir.

Dayanışma, yoksula yardım ve kendi semtindekileri koruma güdüsü de Eşrefpaşalı olma kavramı içinde sayılabilir.

Modern zamanlarda bu kavramlar ne kadar geçerlidir, bilemeyiz ama gene de dilden dile süren ve aklımıza olumlu anlam yükleyen bir algıdır Eşrefpaşalı kavramı.

Bu da semte değer katan bir imaj olarak kabul edilebilir.

Geçtiğimiz yüz yılın Eşrefpaşalı kabadayıları da bu özellikleri ile semtte sevilmişler.

Kim bunlar?

Tatar Yahya, Kesik Naci, Arap Bilal, Sarı Abdullah, Kara Fehmi gibi namlı kabadayılar…

Bu semtteki semt kimliğine işlemiş bir başka öge de müthiş bir esnaf geleneğinin devam etmesidir.

Bütün İzmirliler bu semtte yağ ticareti yapan Bilginoğulları’nı; Behlül Kundura’yı, Baltalı İsmail’in kasap dükkanını, Yadigar Çorba Salonunu, Akif Baba meyhanesini, Çukur Meyhaneyi bilir.

Bunlar on yıllardır süren bir geleneğin temsilcileridir.

Ülkemizde belli bir zaman dilimini aşan esnaf ve işletme sayısının az olduğu, böyle bir geleneğin son derece zayıf olduğu düşünüldüğünde Eşrefpaşa’da olanların anlamı kendiliğinden ortaya çıkar.

Görüldüğü gibi Eşrefpaşa semt olarak birçok anlam katmanını içinde barındıran semt.

Dolayısıyla araştırılacak o kadar yönü var ki…

BİR SEMT KİTABI..

Bir Zamanlar Eşrefpaşa’da kitabı iki değerli akademisyenin yazdığı bir çalışma.

Bir semtin değişimi birkaç parametre üzerinden açıklıyorlar.

Ben bunlardan bir kaçını yazdım.

Aslında bu semtte anlatılanlar pek çok semtte de olan sorun.

Dolayısıyla üzerinde durulması gereken bir çalışma.

Bu bakımdan, Eren Akçiçek ve Pınar Fedakar hocalara teşekkür etmemiz gerekiyor.

[1] Ayşe Kilimci, Meğer Mutfak Bir Masalmış, Oğlak Yayınları, 2010, İstanbul

[2] Pınar Fedakar- Eren Akçiçek, Bir Zamanlar Eşrefpaşa’da, Heyemola Yayınları, 2019 İstanbul

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.