Ajans Bakırçay
2020-12-22 18:19:10

Bir zamanlar ‘İzmir Öykü Günleri’ ile ‘Dünya Şiir Günleri’ vardı…

Salim Çetin

22 Aralık 2020, 18:19

Unutmak galiba hepimizin doğasında olan bir şey; yapıyoruz, sürdürüyoruz ve gün geliyor kenara koyuyoruz.

Kenara konulunca da unutuluyor, tarihin bilinmez dehlizlerine itilmiş olunuyor.

Toplumsal duyarlığın o konuya odaklanmaması, ya da kısaca ‘zamanın ruhu’ dediğimiz şeyden dolayı bir şeyin unutulması anlayışla karşılanabilir, ama karar verenlerin ihmali var ise, işte o zaman fena…

Sözü Konak Belediyesi’nin nerdeyse 20 yıla yakın gerçekleştirdiği “Öykü Günleri”, ya da “Dünya Şiir Günü” etkinliklerine getirmek istiyorum.

Şimdilerde Öykü Günleri kısmen gerçekleştiriliyor, diğeri unutulmaya çoktan terk edildi bile. Gerçi Öykü Günleri etkinliğinin de eski tadının olduğunu söylemek zor.

Niye böyle oldu?

Edebiyatın gücü mü azaldı, belediye mi eski gayreti göstermiyor, ya da başka şeyler mi?

Elbet bunların her birisinin payı var…

Mesela, bu etkinlikte yol arkadaşlığı edilen Edebiyatçılar Derneği yok, ya da etkili değil.

O yıllarda o derneğin başkanlığını yapmış olan kendisi de iyi bir öykücü, roman yazarı olan Özcan Karabulut dernek faaliyetlerinin dışında şimdilerde.

Gönüllü destekleriyle etkinliğe katkı koyan, dershaneler, Ege Kültür Vakfı gibi sivil toplum örgütleri?

Onlar da yok…

Peki, edebiyatın, daha da özelde öykü yazarlığının, itibarı mı azaldı, dersiniz?

Öykü kitaplarının yayınlama hızına bakarsanız bu konuda bir aşınmanın olduğunu söylemek zor.

Ancak şehri edebiyatın güzelliği ile buluşturan bu etkinliklerin eski gibi olmadığını da rahatlıkla söyleyebiliyoruz.

O halde bunu toplum bilimciler, eleştirmenler incelemeli…

Bu arada da…

Tekrar bu güzel etkinliklerin şehirle buluşması konusunda yerel yönetimlerin kolları sıvaması gerekiyor.

***

İzmir Öykü Günleri,2002 tarihinde başladığında İstanbul’dan, Ankara ve diğer illerden hatta yurt dışından nerdeyse 35-40 edebiyat insanı çağrılır günlerce öyküler okunur, şiir, öykü, sinema ve sanatın diğer alanları ile ilgili paneller, söyleşiler yapılırdı. Katılımcılar fikirlerini söylerdi.

Öyküyü, şiiri, eleştiri ve sinemayı sevenlere gün doğardı.

Gelen yazarlarla tanışma, onlardan imzalı kitaplarını edinme etkinliğin bir başka güzellikti.

Gelen her öykücü kendi öyküsünü seslendirir ve ardından dinleyicilerden gelen soruları cevaplardı.

Mesela benim de çok etkilendiğim; Muzaffer İzgü’nün Adana’da yoksulluk içinde geçen yaşamını,

Nursel Duruel’in, “Geyikler Annem ve Almanya”’dan Almanya’ya giden ve dönmeyen bir babayı özlemle bekleyen küçük bir kızın korkularını ve gözyaşlarını anlattığı öyküsü ile

Adalet Ağaoğlu’nun Yüksek Gerilim’den 1970’lerin Ankara’sını anlatan bir öyküsünü okumasıdır.

Bunları hâlâ anımsar aklıma düştükçe o günleri yaşarım.

***

Ya Ülkü Tamer, o sakin ve insanı dinlendiren sesi ile ne güzel okumuştu şiirini:

“Varsın yaz biterse bitsin

Sıcak bir kış getir bana

Uykumda sarılmam için

Sonsuz bir düş getir bana.”

diyen şiirinden bir bölüm…

***

İşte bu şimdilerde unutulmaya bırakılan ama özellikle edebiyatseverlerin hafızalarından silinmeyecek olan “İzmir Öykü Günleri” ile her yıl 21 Mart günü yapılan Şiir Günü’nden söz açılmışken bu etkinliklerin hazırlanmasında emeği geçenlerden de söz etmek isterim:

2001 yılında Edebiyatçılar Derneği ile kotardığımızı söylemiştim. Zaten ilk iki etkinlik Ankara’da yapılmıştı.

Sonraki yıllarda İzmirli edebiyat insanlarından oluşturduğumuz çalışma guruplarıyla etkinlik kotarıldı.

Sadece belediyenin hazırladığı bir etkinlik değil, katılımcı bir anlayış vardı.

Edebiyat ve sanat insanlarının içinde yar aldığı ‘Tertip Komitesi’ ile planlama yapılırdı.

Bu açıdan da edebiyatın ve sanatın içinde olanlar bu etkinliklerde hep yer aldı.

Onların düşünceleri etkinliğe yansıtıldı.

Benim olduğum 2001 ile 2007 yıllarında, daha sonra 2017-18 yılları da bu anlayışla sürdürüldü.

Bu bir anlamda yerel yönetimlerde yurttaşın kararlara katılmasının da somut göstergesiydi.

Katılımcı belediye dediğimiz böyle bir şeydi.

Bu etkinliklerin planlamasında Edebiyat ve sanat kurumları olduğu gibi bireysel olarak edebiyatın ve sanatın içinde olan dostlarımız da katıldılar.

Onların da söz hakkı vardı.

Kimlerdi bunlar; 2010 yılında sonsuzluğa uğurladığımız Dinçer Sezgin başta gelenlerden biriydi.

(Unuttuklarım beni bağışlasın) Namık Kuyumcu, Hüseyin Yurttaş, Hidayet Karakuş, Hasan Özkılıç, Hayri Yetik, Ahmet Günbaş, Asuman Susam, Nuray Önoğlu, Aydoğan Yavaşlı, Veysel Çolak, Hülya Soyşekerci, Güzin Oralkan, Şadan Gökovalı gibi dostlar bu etkinliklerde hep yer aldı.

Şimdi, yeniden o günlere dönülür mü?

Dönülür yeni bir içerikle tekrar o görkemli günler yaşanabilir…

Yorumlar (1)

Savaş DOĞRUSÖZ 3 Yıl Önce

Günaydın Kardeşim. İyi yazmışsın. Dileğim düşüncelerinin gerçek olmasıdır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.