Ajans Bakırçay
2022-02-24 10:54:36

Bergamalı SİMO / Esir Ruh

Mehmet Can Gürbüz

h.dem08@hotmail.com 24 Şubat 2022, 10:54

“Hiçbir ateş, insanın yaktığı gibi yakmıyordu, hiçbir rüzgâr, insanın yıktığı gibi yıkmıyor, açtığı yarayı açmıyor, hiçbir soğuk, insanın yarattığı buz dağlarını yaratmıyordu.”

Dikili’li yazarımız Ferda İBUDAK AKINCI’nın “Bergamalı SİMO” kitabından. Okuyan tat alır.

Kadına dönük şiddetin cinayetlerinin arttığı son yıllarda, tüm erkeklere karşı bir hoş olmayan algı oluştu. Sanki bütün erkekler şiddetçi, katil. Aslında o kadar zor anlardan geçiyoruz ki; sevginin bile söylenemediği, yanlış anlaşıldığı süreçlerden sürüklenip duruyoruz. Nasıl kadınlar hep haklı, yaptıkları hep güzel anlayışı yanlışsa, erkeklerin hep kötü olduğu anlayışı da o kadar yanlış. Canları pahasına eşini, çocuklarını mutlu etmeye çırpınan baba, ele güne muhtaç olmasınlar diye harcadığı emeklerinin görmezden gelinmesi büyük haksızlık. Babaya sevgi yoksa aşağıda ki para resminde ki “Bu para ölen babamın üzerinden çıkan son para, ruhuna Fatiha okur musunuz? Mecbur kaldığım için harcadım” yazısı yazılır mıydı?

Erkeklerden sevdiğine zarar vermek istemediğinden, bir arada yaşama olanağı kalmadığı zamanlarda da yarayı kendi içinde açar, derdini kendine söyler ve yalnızlığa vurur. Çünkü “Aşkın sırat köprüsünden ben geçtim sen geçmedin yar” denilen zor bir bölümü vardır.

Çocuklar, bebekler ağladıklarında anneler nasıl kucaklarına alıp göğüslerine sımsıkı bastırıp, kollarıyla sarmaladığında, acısını, isteklerini unutup, ağlamaktan vazgeçip susuyorsa, deyip, kadınlarımızı göğsümüze yatırıp kollarımıza almakta sorunları çözmedi.

Bir anlaşılmazlıklar zinciridir sıralanmış art arda… Zengin yoksulu, yaşlı genci, okumamış okumuşu, solcusu sağcısını, öğretmen öğrenciyi, patron işçiyi, işi gücü olan işsizi, kız oğlanı, oğlan kızı, Sünni Alevi’yi, Türk Kürdü anlamıyor da anlamıyordu.

Simo, çok sevdiği karısı Çamköy’lü Yadigar’dan kaçarak Bergama’nın tarih kokan tanrıların yurt tuttuğu, kralların saray yaptığı Akropol’e sığınmış. Kimi; Kimde Yadigar gibi kadın olsa kaçardı dağa derken, kimi de; Simo onun dilinden anlamadı. İyi kadındır Yadigar. Cabbardır. Diyordu.

O Simo ki hiçbir şeye özenmez, tamah etmezdi. Kasap Nebi’ye gitse, her gün ona ekmek, et, ciğer verirdi. Ama gitmez Simo. Her gün bir parça et, ciğer yemek istese evinden kaçıp dağlara çıkmaz. Hamallık yapar yine kazanırdı o bir parça eti. Onun derdi boğazla değildi ki. Artık nefes alamadığı ilişkilerden kaçmıştı. Öyle ki Bergamalılar şaşırarak: Nasıl yaşıyor bu adam oralarda tek başına yahu? Diye birbirlerine sorardı.

Halbu ki Simo, evden dönmemecesine çıktığında, nereye gideceğini, nerede, ne kadar kalacağını bilmiyordu. Ayaklarının onu ilk götürdüğü ve terk etmek istediği dünyadan yeterince uzaklaştığı hissini duyarak soluksuz tırmandığı yer, bir yanı yalçın kayalık Kalarga Tepesi’ydi.

Simo ağaçlara tutkundu. Bir dağ keçisi gibi tırmanır, sekerek inerdi. İnanırdı ki yazın yapraklarını dökmeyen kışın meyveleriyle Dikili’ye, Bergama’ya bolluk bereket getiren Çam ve Zeytin ağaçları, yeryüzünün zenginliğiydi, altınıydı. Üstü altın olanın altında altın aranmazdı.

Ama öylemi bakıyor bu işe Yadigar? Altın madenine karşı çıkanları anlamıyordu. Zaten bıkmıştı tarla işlerinden. Para edecekti tarlaları. Rahat rahat uyuyacaktı bundan sonra.

Simo, ağaçlar kesildikçe uykuları kaçıyor daha bir daralıyordu içi. Toprak onlarsız düşünülemezdi.

Evet! kendin olmak için ayrılıktan korkmamak gerek, insan kalmak için bazen bu zorunlu oluyor.

Yazıyı bir şiirimle sonlandırıyorum:

ESİR RUH

Sevgi kalesini örüyordu, yalnızlığının hasret taşlarıyla

Ve harcı çekilecek acıların kıvamında karıyordu.

Sevgiliyi sırtlandığı gibi, kalesine taşıdı, yüklerin en hafifiydi.

Sevgili seslendi: beni seviyor musun?

Elini ellerinin içine aldı adam, parmaklarıyla okşayarak

-

Sevgili seslendi: beni seviyor musun?

Usulcacık ellerini öptü kadının ve başını eğdi; çok seviyorum.

Neyimi sevdin benim dedi sevgili.

Her şeyini, varlığını.

-

Hayır! Neyi mi sevdin,

Benim varlığım için, varlığınla bütünleştiği için, sensiz eksik kaldığım için.

Ama neyimi sevdin? Kaşımı mı, yürüyüşümü mü gülüşümü mü?

Her şeyini dedi adam. Eksikliğine koyamazdım seni.

Sevgi kalesine hüzün taşınmaz derler, taşıdığın sevgini sevdim.

-

Bana sevdiğini söyle dedi sevgili,

Güneş sönmüyorsa, sevgime şahitliğindendir ateşi

Ay bu kadar parlaksa, sırlarımın dostluğundandır.

Sevgi yaşanmalı söylenmekten çok. Tektir söyleyen yaşanırsa iki, dedi adam.

-

Ölüler ağlamaz değil, ağladıkları görülmez

-

Kaleyi kalbine yapsaydın, sevgi dolardın

kalenin esiri tutuyorsun beni

Bir parça etin için erklenmişsin

Bugünümü hiçler, geleceğimi körlersin

Varlığın varlığımızdan, dokuz aylık emeğimizden

Anlamaz, görmez, söylemez bilmişsin bizi

Sevdiğini söylemek bu kadar zor geliyorsa

Varlığınla daraltırsın yerimizi

-

Tarlada buğday başağı ayırmaz taşı

Birlikte karşılarlar rüzgârı, güneşi

Sen ki bizliğin önüne geçer

Yolumuzdan yolunu seçersin.

-

Biçare düşürme beni dedi adam

Hak sevgidir, sen de sev beni, sar içine

Sevgi çarkına değil ar çemberine sıkıştırmışsın beni

Benden bana don biçmişsin, saramam ki seni, üşütürüm.

-

Sevgi ağır yüktür bilirim, yüklenmek istemezsin

Rüzgârlara eş oldun esersin

Bilesin ki bu çayır, bu ova, dağ deniz

Sadece sana değil

Sevilmekte sade sana has değil

Ölüm bir kez tutmuş mudur insanı

Göz de var, dil de var, gönül de

Muhabbet ateşi de sarar, göreni

Sevilmekte sade sana has değil

Bedeninde ki ruhunla seviyorum.

****************

Sevgiyle, sağlıcakla kalın…

Yorumlar (1)

Turan Karatepe 2 Yıl Önce

"sevgi ağır yük bilirim" Simo'nun yükü de ağır gelmiş... Kadının yükü d de ağır bilinir de babanın yükünü yine babalar çektiği için görünmez olmuş. Kitabın tanıtımı bu kadar güzel bir öykü ile bu bu kadar güzel şiir ile anlatılabilir... Kalemine yüreğine sağlık

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.