Ajans Bakırçay
2020-09-02 18:25:12

Benim Kitaplarım ve Kütüphanem…

Salim Çetin

02 Eylül 2020, 18:25

Nasılda hayal etmişim, içinde şık rafların ve iyi düzenlenmiş binlerce kitabın olduğu bir kütüphanemin olmasını…

Oturup sakince okuduğun, yazdığım dingin bir ortam…

Şimdi, gerçek oldu; insanlar lojmandan ya da kendi evlerine taşındıklarında kütüphaneleri oluyormuş, benim de öyle oldu.

Kendi evime taşındım kütüphanem oldu.(Daha önce hatırlayanlar olacaktır: taşınma macerasını yazmış, kütüphanemi de yazacağımı belirtmiştim. İşte bu yazı bu nedenle yazılıyor!)

Gelelim kütüphaneye…

Taşındığım evden koli koli getirdiğimiz kitapları, raflara yerleştirdim, hatta tasnif ettim.

Romanları bir rafa, şiirleri, araştırma kitaplarını başka başka raflara yerleştirdim.

Şiirler ve araştırma kitaplarına raf dayanmadı nerdeyse..

Şiirleri dolduran rafın dolu olması şair dostların çokluğundan.

Araştırma kitaplar da benim favorim…

Raflara yerleştirince daha iyi gördüm ki bu konu zengin; onlarca alt çeşit var, şehirlerle ilgili olan, tarihle, siyasi gelişmelerle, denemeler, makaleler, incelemeler vs…

Bunları yerli yerine koymak gerekiyor ki kütüphane oluversin ayrıca da aradığını kolaylıkla bulabilesin.

Ben kısmen bunu başardım sayılır, aradığımı on-onbeş dakika içinde bulabiliyorum.

Bu da benim ölçülerimde fena sayılmaz.

***

Kitap deyince elbette olumlu şeyler, güzel şeyler aklımıza geliyor.

Ama bu sevimli dostlardan çektiğimiz de ayrı…

1939'da Hitler kitaplardan kurtulmayı onları yakmakta bulmuştu.

 1981'de Ankara'da benim kuşağımda olanlar da kitaplarımızı bahçelere gömdüğümüzü anımsıyoruz.

Ya da evler aranırken kapaklarını yırtarak arayanların dikkatinden kaçırmayı göze alıyorduk.

Kitap denilince böyle bir ara notu anımsamamak elde değil!

***

Taşınırken adettir hep bir ayıklama yapılır, ben de öyle yaptım:

Bazı kitapların artık gereksiz ı olduğu, koşullarının değiştiğini düşünürsünüz.

Ben de böyle yaptım; ansiklopedilerin çoğunu attım.

En çok canımı acıtan “Cumhuriyet Dönemi Türkiye” başlıklı olanıydı.

Üç gün kapı önünde beklettim, kıyamadım, onlarca kez bakmışlığım olan, onlarca aydının, akademisyenin makalesinin olduğu bir bilgi hazinesiydi altı ciltlik bu yayın…

Ama teknoloji böyle bir şey, sizi tanıdığınız dostlarınızdan koparıyor.

Ve bir dosttan ayrılır gibi ayrıldık bu eski dostlardan…

Şiir kitapları gözüme çok göründü, ünlü, ünsüz onlarca şiir kitabı.

Fakat çoğu ya tanıdık, ya da ünlülerin kitaplarıydı bunlar…

Araştırma kitaplarında ayıklama en az düzeyde oluyor, çünkü çoğu zaten alınırken seçilmiş.

Ve fakat bunların içinde de Yalçın Küçük’ün “Aydın Üzerine Tezler”,i Doğan Avcıoğlu’nun kitapları artık anakronik mi kaldı diye düşünmedim değil.

Sonuçta, kütüphane düzenlenirken galiba en zor iş, işte bu anlattığım kısım; hangi kitabın artık okunmayacağına karar verilmesi ki son derece zor!

Verdiğiniz karar yanlış olabilir, ayrıca onlarca yıldır kitaplığınızda duran bu objelerle aranızdaki sevgi bağını bir anda kesip atamıyorsunuz.

Bu sevdiğiniz bir dosttan ayrılmak gibi bir şey!...

***

 Şimdi diyebilirsizi ki kütüphaneden bu kadar söz ettin, peki neye yarayacak bu?

Samimi bir şey söyleyeyim mi ben de bilmiyorum!

Şimdiye kadar yazdıklarımı hep belediyedeki ofisimde yazdım.

Virginia Wolf, kadınların az yazmasını kendilerine ait bir odalarının olmamamsına bağlıyordu.

İşte benim de bir odam, ya da kütüphanem oldu…

Başka bahanede kalmadı…

Oda var geriye yazma disiplini kalıyor..

Azizi Nesin gibi her gün öğlene kadar yazı, öğleden sonra da kalan işleri yapabilecek miyim?.

Doğrusu pek emin değilim!..

Hoş bütün bunları yaptım diyelim bir Yaşar Kemal olamayacağımıza göre….

Bizimkisi kitap sevgisi, okuma aşkı…

Gerisi bir renk, güzel bir uğraşı…

Gene de kütüphanem içinde en nefes aldığım yer benim….

Daha ne olsun!...

Yorumlar (1)

Gürol Tulunay 4 Yıl Önce

Bu yazını duyurduğun günden beri bekliyordum. Nihayet yazdın ve okudum...Bu konuda tamamen benzerliğimiz var...Sağlık ve esenlikler dilerim...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.