Ajans Bakırçay
2021-02-20 17:20:16

Ben Ne Söylirem Gaydem Ne Çalar?

Salim Çetin

20 Şubat 2021, 17:20

Birkaç yazıdır Karşıyaka’nın kültür sanat alanında önde gelen ilçelerden olduğunu söyleyip duruyoruz.

Sanki dinleyen varmış gibi…

Geçen hafta ve ondan önceki hafta Hülya Deniz Ünal’ın yazdığı “Karşıyaka Masalı” kitabını anlatırken bunları dile getirmiştik.

O kitapta anlatıldığı, ya da Karşıyaka’yı dolaşan birinin rahatlıkla görebileceği, çok sayıda parkta, sokak ve caddede, ne güzel ki sanatçıların isimlerinin olduğuydu.

Demek ki sanat ve kültüre dönük bir alt yapı var, bir ilgi söz konusu burada.

Ancak dağınık halde olan bu girişimin bir araya getirilip anlamlı bir yol haritasına, bir sinerjiye dönüştürülmesi gerekir.

Başka bir deyişle, Karşıyaka ile ilintisi olmuş, burada yaşamış, halen yaşayan sanatçıları; onların ürettiği roman, şiir, sinema, müzik gibi ürünleri bu şehrin hayatına daha etkin katmanın yollarını aramak gerekir.

Böyle bir çalışma yapılmış mıdır?

Bilmiyoruz.

Bildiğimiz, çoğu yerleşim yeri kendi özelliklerini belirlemek için; göç, nüfus hareketleri, ekonomik ve sosyal yapı, tarihsel geçmiş gibi konuları irdeler üzerine sempozyumlar, toplantılar yapar.

Bu çıktılardan hareketle o yerleşim yeri için planlar geliştirir.

Aslında yerleşim yerlerinin çoğunun üç aşağı beş yukarı özellikleri de bilinmiyor değil; Basmane’nin tarihsel zenginlik, Karaburun’ un doğal çevre, Urla’nın, Ödemiş’ in tarımsal üretim, Çeşme ve Alaçatı’nın turizm gibi…

Karaşıyaka’nın da adeta bir sanatçı şehri olması özelliklerinden biri olarak görülebilir, pekâlâ.

O halde, mesele, ‘coğrafya kaderdir’ ilkesini avantaja dönüştürüp, bu özellikleri ilçenin [1]kalkınma öncelikleri arasına sokabilmekte.

Bunda da en büyük pay yerel yönetimlere düşüyor, yani, Karşıyaka Belediyesi’ne.

Peki, öyleyse belediye bu güzel olayın üstüne neden gitmez, bu durumu ilçenin lehine bir puan olarak işlemez?

Mesela, ben, yazarların, şairlerin en çok Karşıyaka’da oturduklarını bilirim ama bu sanat insanlar ile hangi konularda işbirliğine gidilip yararlı çalışmaların yapıldığı ya da üzerinde çalışılmış bir planlamanın olduğunu bu güne kadar duymuş değilim.

KARŞIYAKA’YA BİR EDEBİYAT MÜZESİ…

Bildiğim, seçim dönemlerine yakın başkan adayları bu insanlarla bir araya gelir, büyük bir umutla herkes bir beklentiye girer. İyi şeyler yapılacak diye...

İlerleyen zamanlarda bu tanışma toplantılarının sanat uygulamalarını tartışmadan öte bir halkla ilişkiler faaliyeti gibi görüldüğü ortaya çıkar.

Sonraki zamanlarda elbette bir takım faaliyetler yapılıyor.

Çoğunun efektif ömrü birkaç ayla sınırlı kalan paneller, söyleşilerdir bunlar…

Bir de çok sayıda sanatçının isminin parklara, caddeler verilmesi.

Kuşkusuz bunlar da yapılmalıdır ama kalıcı ve iz bırakan işlere el atmak gerekiyor artık.

Söz yerine gelmişken hemen bir öneride bulunmak isterim:

Karşıyaka’ya bir edebiyat müzesi ne de çok yakışır.

İçinde kütüphanesi, gençlerin oturacakları kafeler, tiyatro ve hatta sineması olan…

Yaşayan, canlı bir müze…

Düşünsenize bu müzede; Attilla İlhan’ın, Şükran Kurdakul’un, Samim Kocagöz’ün, Tarık Dursun’nun, Salah Birsel’in özel eşyaları, kitapları…

Binlerce insan bu müzeyi ziyaret etmez mi?

ECE AYHAN’IN ÇALIŞMA MASASI…

Hep Karşıyaka’ya yüklendik, ama şimdi ileteceğim notlar eminim ki; 'hiç birimiz masum değiliz' cümlesini hepimize söyletecek cinsten!

Bir önceki yazıda (Meraklısı için Sombahar.com) Ece Ayhan’nın çalışma masasının Özcan Yalım’ın vefatı ile Hülya Deniz Ünal’ a geçtiğini duyurmuştuk.

Son bilgi; Ece Ayhan’nın çalışma masasının İzmir Mülkiyeliler Birliği’nde olduğu yönünde. Çünkü Yalım da mülkiye okumuş bir şair…

Özcan Yalım’a ait kitapların bir bölümünün de Karabağlar’da bulunan Kemal Tarım Huzurevi’nde olduğunu biliyoruz.

Bu kurumları tabii ki suçlamıyoruz, ama bunların saklanacağı yerlerin bu kurumlar olmadığını hepimiz biliyoruz.

Şimdi, önerdiğimiz gibi bir edebiyat müzesi olsa, başında da duyarlı bir yönetici bulunsa, edebiyat dünyasının anılarla yüklü bu malzemeleri sağda solda olur muydu?

Sanmıyorum!

Bugünlerde bir şey yapılamaz mı?

O da kültür müdürlerimize, duyarlı başkanlarımıza ve ilgili yurttaşlara kalmış bir şey!

***

Bu yazıda Karşıyaka’yı ele aldık, çünkü sanat insanları en çok bu ilçede oturduğu için.

Kalkınma ile sanatın ilişkisinin kurulabileceğine dikkat çekmek istedik.

Amacımız güzel Karşıyaka’nın sahip olduğu zenginliğin farkında olmasıdır.

Çünkü kalkınma, kentin kimliği, yaratıcı entelektüel güç gibi kavramların uçuşup durduğu bir dünyada yaşıyoruz.

Gelelim başlığa, sevgili Aydoğan Yavaşlı bir yazısının başlığına bu halk deyimini koymuştu. Ben de şimdi ondan ödünç alıyorum:

Ben ne söylirem, gaydem ne çalar

[1] Kalkınma derken şehirlerin her ne pahasına olursa olsun bu yarışa sokulması taraftarı değilim. Ancak doğasına, insan yapısına zara vermeyecek mevcut potansiyelin de değerlendirilmemesi düşünülemez.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.