Ajans Bakırçay
2022-10-26 10:50:32

Anılardan kaleme Dikili!

Murat Solmaz

26 Ekim 2022, 10:50

Dikili tarih araştırmalarımızı yaparken, çoğu zaman belgelerin izinden gideriz. Belgeleri konuşturmak bir tarihçi hassasiyeti gerektirir. Ancak belgelerin bilgiye dönüştüğü noktada en önemli ayrıntı dönemin ruhunu da yaşatmaktır. Tarihte geçen olaylar, anılar doğrudan doğruya mekânlarla ve o mekânlarda yaşamış insanlarla öykülenir. Ajans Bakırçay olarak, "Dikili’nin İnsan Hazineleri"ni işlerken bu düşünce bizi harekete geçirmişti.

Bu yazımızda 1970-1980 yılları arasında Dikili’de gençlik yıllarını geçirmiş İsmail Dere’nin değerli kaleminden şiirini paylaşacağız. Denizci bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen İsmail Dere ve ailesinin 1970’li yıllarda ahşap çektirmesi vardı. Bu küçük gemiler 80’li yılların ortalarına kadar Soma Madenleri’nden çıkarılan kömürü Dikili Limanı’ndan İstanbul’a ve çeşitli limanlara taşırdı. Bu ahşap gemilerin teknolojiye karşı direnişi uzun sürmedi. İsmail Dere ve ailesi bu süreçte İstanbul’a taşındı.

Yıllar sonra Dikili’yi unutmayan İsmail Dere, 2015 yılında Dikili’yi ziyaret eder ve gözlemlediği büyük değişim karşısında duygulanarak bir şiir kaleme alır. "Yıllar Sonra Dikili’mde" adlı şiiri sizlerle paylaşıyorum.

YILLAR SONRA DİKİLİ’MDE

Yıllar sonra sana geri geldim Çocukluğuma, gençliğime.
Çatıdan kıvrılırken yollar
O an değişik duygular arasındaydım
Vardı bir değişiklik sende, anlamalıydım.
Hâlbuki ne kadar çok arşınlamıştım
Pedallarına basarak siyah Bisan bisikletimle
Devasa gibi görünürdü soldaki kayalıklar.
Mezarlık yoluna saptığımda kıvrılır,
Lisenin önünde bulurdum kendimi.
Ya okulun arkasındaki uçsuz çimenlere
Ya da sahilden çay bahçelerinden, limana
Ne çok, ne çok gelmiştim bisikletimle.

Ya şimdi, ya şimdi! Nerede o koskoca çamlık?
Nerede su deposunun üstündeki
İki devasa kayadan yapılmış kalelerimiz?
Nerede Ali Çetinkaya’nın önündeki
Salı günleri hariç oyunlar oynadığımız alanlar?
Limanın önünde yüzüp ya uzanırdık kumsala
Ya da geçerdik bir çırpıda
Atatürk İlkokulunun duvarlarından
Kalecilik yaptığımız iki yaşlı ağacın ortasına.


Benzinlik vardı kasabaya girerken bir de boş arazi
Topumuza havayı basar başlardık maç yapmaya.
Belediye pasajının altında, gözlükleri burnunun ortasında
Kitapçımızdı, tamircimizdi Sıtkı amca.
Hemen yanındaki kışlık sinemada
Hasanaki ve oğulları asıyordu yeni film afişlerini.
Yakamozun oradan ise çıkardık ilk mahalleme
Yine o yokuşu çıktım, bulamadım sokağımı.
Kalmamış artık atlı arabaların bıraktığı izler.
Hâlbuki Arnavut kaldırımlardan duyardım
Kuşluk vakti pamuğa, tütüne giden komşularımın
Sıkış tıkış dolu bindikleri atlı arabalardaki
Sessiz ama sımsıcak alın teri akmış kokularını.


Çamlıkta uçururken uçurtmalarımızı en yükseğe
Bizler de giderdik düşler âlemine.
Şimdi her sokağını dolaşıp
Çökmüşken limandaki çay bahçesine
Göremedim çocukluğumu, gençliğimi,
İskeleye uzanmak istedim son bir ümitle.


Teller duvar olmuş, yabancı olmuş.
Bizlerin en çok anısı olduğu yerler
Gemilerimiz kömür yüklü sefere vira edilirken
Hele ki Midilli üstünden gün batarken
Ahşap gemimizin arkasına oturur,
Gözümüz yaş yüreğimiz hüzünle
Seyrederdik son silueti gidene kadar.
Şimdi ne kadar çok değişmişsin.
Bir ütopya mıydı kendi kurgum muydu
Yoksa yarattığım bir hayal miydi
Yaşadığım zannettiğim Dikilim.
Şaşkınlığım ve hayal kırıklığımla içerken çayımı
Dostum anlamıştı bendeki kargaşalığı
"Gel" dedi "Gel gidelim…"
"Gidelim İsmet Paşa’daki mahallene"
Oradaydı, karşımda sadece yılların yorduğu
İki katlı balkonlu sımsıcak evim,
Oradaydı iyice çökmüş güzel Melahat ablam,
Oradaydı mahallem, müteahite teslim olmamış.


Sadece onlar yoktu, o güzel insanların çoğu.
Ne dünya iyisi mahallemizin en uğrak evi
Hatice ablam, ne can arkadaşım Mehmet,
Ne Hasanaki, ne de oğulları, ne de Ali, Hasan abinin
O güzelim atları ama ama kokuları hep oradaydı,
Benimki de.
Gördüm onları ışıl ışıl parlayan gözleri ile
Durcihan’ı, güzel ve iyi kalpli eşi Mehmet’i.
İş yerinde oturuyordu, epey kilo alsa da
Can dostum Davut’u kardeşi Ahmet’i.
Hamit, İtalya’daydı, Mehmet ise İzmir’de.
İlhan’ı benzettim, limanın yanındaki küçük yerde.
Evet dostlarım, bazılarınızı görememiş olsam da
Her bastığım toprakta yanımdaydınız 
Dikili’mde.
Ünzile abla bitirmek istemedi bir türlü
Evine gittiğimizde hüzün ve seviçle geçen anılarını.
Ne içten ne sıcaklıktı Tanrım, ne mutluluk
Evet çok, çok değişmiştin Dikili’m
Ve sizler de arkadaşlarım, dostlarım.
Her değişim, zamanın akışındandır
Sizler sadece çehrenizi vermişsiniz
İçleriniz, ilk tanıdığım gibi tertemiz.
Seni öyle özlemiştim ki Dikili’m
Arkadaşlarım, dostlarım…
Hala o günler gibi sımsıcak
Öyle güzeldiniz ki,
ve hala;
Öyle güzelsiniz ki.

İsmail Dere 05/11/2015

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.